Hangi otoklavı alayım? (5)

Otoklavda distile su cihazı kullanılmalı mı?

Dr. Diş Hekimi Murat Aydın kaleme aldı.

Otoklavda distile su cihazı kullanılmalı mı?

Buna gerek yoktur.

Otoklavlarda kullanılan su buharlaşıp yeniden yoğunlaştığı için suyun içerisinde bulunan bütün mineral ve inorganik bileşikler kabin duvarına çökecektir. Bu sebeple otoklavların su deposuna konulacak suyun distile su olması arzu edilir. Başta kalsiyum ve klorit olmak üzere inorganik maddelerin ve bilhassa ağır metallerin varlıkları istenmez. Kaynatılan suyun içerisinde bulunan kirlilikler kabın dibinde pullanma ve tortu şeklinde ortaya çıkar. Buna buharlaşma kalıntısı adı verilir. Buharlaşma kalıntısının belirli bir seviyenin üzerinde olması otoklavda kullanılacak su için en istenmeyen durumdur. Otoklavın kılcal boru sisteminde kalsiyum tuzlarının veya diğer minerallerin çökelerek boruları daraltmasını istemeyiz. Otoklavda distile su kullanırsak çaydanlığın dibindeki gibi kireç birikmesini engellemiş oluruz. İyi olur. Distile (mineralsiz) su kullanmamızın amacı budur.

Bakın size bir sürpriz deney anlatayım:

Piyasamızda bulunan çok çeşhur, popüler ve en pahalı su distile cihazlarının verdiği distile su numunelerinin iyon analizleri yapıldı. Bunun yanında piyasamızda bulunan 3 farklı akü suyunun da iyon analizleri yapıldı ve karşılaştırma yapıldı.

Ülkemizde benzincilerde satılan bazı akü suları , dünyanın en pahalı su distile cihazından daha kaliteli çıktı.

Boşuna para harcayıp otoklavınıza su distile cihazı satın almanıza gerek olmadığını şimdi daha net olarak anlamış olduk.

Bizlerin parası cebimizde kalsın.

Ülkemizin dövizi kasamızda kalsın.

Su distile cihazı almanıza gerek olmayabilir.

Akü suyu kullanın. Daha ucuz, daha kaliteli ve amacına daha uygundur.

Bazı otoklav satıcı firmalar biz otoklav satın alırken yanında hediye olarak su distile cihazı vermeyi teklif ediyorlar. Yukarda yazılanları okuduktan sonra bu hediye çok cazip bir teklif olarak görünmüyor. Onun yerine kliniğinize bir başka cihaz hediye edilmesini isteyiniz.

Bazı otoklavların kullanıcı el kitabında aküler için üretilen distile suyun içinde sülfürik asit bulunduğu ve otoklava akü suyu kullanılmasının sakıncalı olduğu yazılmıştır. Bu firmalar distile su cihazı satabilmek için bunu yazmış olabilir. Hatta bazı distile su cihazı satan firmalar da ticari amaçlarla akü suyunda asit var şeklinde beyaz bir yalan söylemeye meğilli olabilirler. Akü suyunda sülfürik asit bulunduğunu iddia edebilirler. Bunu anlayışla karşılamak gerekir.  Fakat bu iddia doğru değildir. Akülere konulan akü sularında sülfürik asit bulunmaz.

Çevirim biter bitmez tahliye edilen su sterildir. Bu suyu yeniden distile edecek olsak daha da mineralsizleşecektir. Bazı otoklavlar suyu devridaim kullanır. Bunda herhangi bir mahzur yoktur. Çünkü su, her kullanıldığında daha saflaşır, iletkenliği daha azalır, daha mineralsizleşir, otoklav için daha ideal özelliklere ulaşır.

Suyu karbon ve reçine filtrelerden geçirip iyonlarından ayırıp demineralize eden filitre düzenekler ise hem pahalıdır hem de bir süre sonra filitre değiştirmek gibi pahalı gereksinimleri vardır.  Cazip değildir.

Marketlerden temin edilebilen VDE 510 standartlarına uygun akü suyunun otoklavda kullanılabileceği EuroklavÒ23V-S marka otoklavın kullanıcı el kitabının 42 inci sayfasının 8.3.2 numaralı maddesinde yazmaktadır. Böylece otoklav için daha bol ve ucuz su temin edilebileceği anlatılmaktadır. Otoklav kullanıcılar, akü suyu kullanmaya cesaretlendirilmektedir.

Alman standardı olan  VDE 0510-1 numaralı belge, bataryalar için genel gereksinimler başlıklı bir ulusal standarttır. 21 Ocak 2008 de yürürlüğe giren EN 50272-1 numaralı Avrupa standardına karşılık gelmektedir. O halde bu standarda uyan bütün akü sularının otoklavda kullanılabilmesi gerekir.

Akülere kullanılan ve saf su ismi ile bizim piyasamızda satılan sular distile edilmiş ve hatta bir çoğu ters osmoz ile karbon filitlereden ve reçinelerden geçirilerek deiyonize edilmiştir. Otoklavda kullanmak için uygun görünmektedir. Bu suların kullanılması mümkün olursa distile su cihazı satın alınması ve hatta ülkemize ithal edilmesi bile gerekmeyecektir. Böylece hem hekimler hem de ülkemiz açısından faydalı olacaktır.