Haber 24.04.2024 00:00:00 / Okunma Sayısı: 644

'Yetişmiş insan gücümüz var ama henüz özgün bir ilaç molekülü üretemedik'

Sağlıkta İşbirliği Platformu Kurucusu Prof. Dr. Melih Bulut:

Dentalhaber (İstanbul) İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası'nın "Türkiye Biyoteknolojik İlaç Pazarı Raporu"na (Ocak – Aralık 2023) göre biyoteknolojik ilaçların pazar payları tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de her geçen gün hızla artıyor. Bu artış trendinin orta ve uzun vadede devam etmesi de  bekleniyor. Buna karşılık bu ürün grubunda ülkemiz, çok büyük oranda dışa bağımlı durumda. Biyoteknolojik ilaçların ithalatı, tedavi hizmetleri maliyetinde artışa sebep oluyor. Aynı raporda izlenecek doğru yatırım, destek, ruhsatlandırma ve geri ödeme politikaları sayesinde bu alanın ciddi bir maliyet kalemi olmaktan çıkarak ülkemiz ve ilaç sektörümüz için katma değeri yüksek bir gelir kalemine dönüşmede önemli potansiyele sahip olduğu da ifade ediliyor. DENTAL HABER, bu alandaki eksi ve artılarımızı sağlık sektörünün duayen ismi ve Sağlıkta İşbirliği Platformu Kurucusu Prof. Dr. Melih Bulut ile konuştu. Yazılarında biyoteknolojik ilaç konusunda gerekli atılımı bir türlü yapamadığımıza dikkat çeken Prof. Dr. Bulut, "Bizim biyoteknoloji alanında en büyük gücümüz yeterli akademik kadrolarımızın olması ve bunların kendilerini göstereceği ortamları hazırlamak ise devletin ve diğer paydaşların görevleri.." diyor.

-Hocam, yazılarınızda şimdiye kadar özgün bir ilaç molekülü henüz geliştiremediğimizi yakınıyor ve artık kullanılan ilaçların yarısını teşkil eden biyoteknoloji alanında da gerekli atılımı henüz yapamadığımıza dikkat çekiyorsunuz? Oysa biz yerli ilaç üretiminde iyi bir noktaya yaklaştığımızı sanıyorduk?

-Bu alanda özgün bir ilaç molekülü geliştiremedik. Bio benzer yapabiliyoruz. Eşdeğer ilaç yapabiliyoruz. Çok gelişmiş fabrikalarımız var. Ciddi ilaç ihracatı yapıyoruz. Yani yerli ilaç sanayimiz aslında şu anda kullandığımız ilaçların hatırı sayılır bir bölümünü kendisi üretiyor.

-Yerli sanayi kullandığımız ilaçların büyük bölümünü üretebiliyor mu?

-Pahada ağır olan ilaçlar var. Özellikle biyoteknolojik yöntemlerle üretilen ilaçlarda hiçbir varlığımız yok.  Bunları üretemiyoruz. Bunlar dışarıdan ithal geliyor.

-Mesela?

-Mesela şeker hastalığı ilaçları, bazı gen tedavileri, nadir hastalıklar ya da MS’de kullanılan ilaçlar yurtdışından geliyor. Eksik yönümüz özgün bir ilaç molekülü üretememiş olmamız.

TESTLER KONUSUNDA ÇOK DAHA İYİ DURUMDAYIZ

-İlaç sanayimizde bu konuda ne gibi çalışmalar yapılıyor?

-Önemli çalışmalar var tabii. Bu konuda önde olan şirketimizde RS Research. Rana Sanyal ve ekibinin bir kanser ilacı var. Yani kanserde kullanılmak üzere geliştirilen bir ilaç.

Kısacası biz biyoteknoloji alanında iyiyiz. Çünkü biyoteknoloji şu anda sağlıkta çok etkin bir bilim dalı. Özellikle bu tanıda kullanılan testler var, Covid’te kullanılan testler gibi. Bunlar da biyoteknolojik yöntemlerle üretiliyor ve o test konusunda ilaca göre çok daha iyi durumdayız. Ve birçok yerli test firmamız oluştu ve yurt dışına da ciddi ihracat yapar hale geldiler.

-İlaçta nasılız?

-Ama ilaçta dediğim gibi bir sorunumuz var.

-Peki hocam gerekli atılımı henüz yapamadık diyorsunuz ya buradaki eksiklikler neler veya neler yapılması gerekiyor?

-Burada devlet, özel sektör, sivil toplum kuruluşları, gönüllü insanlar, akademisyenler hep birlikte koordinasyon ve işbirliği içinde ve uzun vadede tabii iş insanları, yatırımcılar, girişimciler kısaca bütün bir ekosistem hep birlikte çalışmalıyız. İşte biz bu işbirliği konusunda zayıf kalıyoruz. Aslında biz seferberlik ilanı olduğu zaman bu işbirliğini becerebiliyoruz. Deprem veya salgın olduğu mu seferberlik ruhumuz çok kuvvetli ve hemen bir araya geliyoruz.

-Pandemi de öyle mi oldu?

-Salgın sırasında hem ilaç geliştirmede hem aşı geliştirmede hem cihaz geliştirmede bu başarıyı gösterdik. Yani az önce saydığım bütün unsurlar, paydaşlar hızla bir araya geldi ve mucizeler yarattı. Şimdi bunu normal hayatta yapmamız lazım. Orada eksiğimiz oluyor.

BİYOLOTEKNOLOJİK İLAÇ UZUN VADELİ ÇALIŞMA GEREKTİRİR

-Pandemiden normalleşmeye geçildiğinde ne yapılmıyor ki bu alanda başarı bir türlü gelmiyor?

-Pandemide vs devlet kesenin ağzını açıyor, para veriyor ama yanlış yere veriyor. O verdiği paralar yanlış kullanılıyor. Bunun geçmişte örnekleri oldu. Konuyla ilgili olan arkadaşlar biliyorlar. Yani bu hatalardan da ders çıkarıp uzun vadeli plan yapmak lazım. Burada uzun vadeli de altını çizmek istiyorum. Biyoteknoloji ilaç ya da yöntem geliştirmek için uzun vadeli çalışmak icap ediyor. Yani bu diğer sanayi sektörleri gibi değil. İşte yatırım yapalım, makineyi getirelim şu veya bu değil. Buluş yaptık, hemen bunu alalım, kullanalım şeklinde olmuyor. Çok uzun süreçler bunlar.

BİYOTEKNOLOJİ VİRÜSÜ, BAKTERİLERİ BİR FABRİKA GİBİ KULLANIYOR

-Hocam biyoteknolojiyi ve bu alandaki çalışmaları nasıl tanımlıyorsunuz?

-Biyoteknoloji şu demek… Biyolojik varlıkları fabrika olarak kullanıyorsunuz. Yani bir virüsü, bir bakteriyi fabrika haline getiriyorsunuz. Şimdi bu başlı başına tehlike demek. Yani siz bir yanlış yaparsanız bırakın işin zorluğunu insanlara büyük zararlar verebilirsiniz ve bunlar kitlesel zarar olur. O nedenle çok ince eleyip sık dokumanız gerekiyor. Ve o nedenle çok fazla düzenleme var ve bunlar zorunlu düzenlemeler. Öyle olunca sabırlı olmak gerekiyor. Uzun vadeli yatırım yapmak gerekiyor ve biz de biliyorsunuz Türk’üz tez canlıyız. Biz istiyoruz ki bugün yatırım yapalım, yarın para kazanalım veya bugün bir buluş yapalım yarın bu buluşumuz ilaca dönüşsün ve hemen toplum bunu kullansın. Bu acelecik hepimizde var. Fakat devlette de var. Ben bir yeri destekliyim, hemen başarılı olsun. Hemen dünya çapında kendini göstersin. Bunlar o kadar kolay değil. Yani biyoteknoloji dediğiniz alan zahmetli sabır gerektiren uzun vadeli bakmayı gerektiren bir alan. Bir de tabi işin bir zorluğu hakikaten biyoteknolojide mutlaka bilimsel buluş yapmanız gerekiyor. Bilimsel araştırmalara dayanıyor. Ülkenin bilim ortamı da o nedenle çok önemli.

VERİMLİ BİR BİLİM ORTAMINA SAHİP OLDUĞUMUZ SÖYLENEMEZ

-Bilim ortamımız bu üretkenlik için yeterli seviyede mi?

-Şu anda çok verimli ve etkin bir bilim ortamınız olduğu söylenemez. Bunun geçmişten bugüne gelen çok nedeni var. Verimli ve etkin bir bilim ortamı lazım ki akademisyenlerimiz iyi üretim yapabilsinler ve o üretimleri hakikaten topluma yararlı buluşlar haline gelebilsin.

-Pandemide aşı çalışmaları da biyoteknoloji içerisine giriyor değil mi?

-Tabii bunlara biyoteknolojik yöntemler diyoruz. mRNA aşısı tamamen biyoteknolojik yöntemlerle elde edilmiş bir aşı.

-Türkiye’de aşı konusunda bir hareketlilik oldu sonra durdu şeklinde eleştiriler var?

-Evet şöyle bir durum var. mRNA aşılarıyla ilgili konuşacak olursak bunlar platform dediğimiz aşı tipleri. Şimdi bu platformlar aşıda da kullanılabilir. Kanser tedavisinde de kullanılabilir. Belki ilerde başka hastalıklarda da kullanılacak. Bu konuda zaten Uğur Şahin ve Özlem Türeci Biontech başta olmak üzere bu alanın lider şirketleri zaten çok yoğun çalışmalar yapıyorlar. Esasında pandemi patlamadan önce bütün bu grupların çalışmaları işte kanser gibi çözülememiş sorunlar üzerine yoğunlaşmıştı. Pandemi ortaya çıkınca “Acaba bunu pandemi için de, yani corona virüs’ten korunmak için kullanabilir miyiz?” diye bilimsel araştırmalar yaptılar. Ve çalıştığını gösterdiler. Yani mRNA aşıları artık; veya o platform yani RNA platformu pek çok başka hastalıkta da kullanılabiliyor.

AŞI ARAŞTIRMALARI BİYOTEKNOLOJİK GÜCÜMÜZÜ ORTAYA ÇIKTI

-RNA platformu başka hangi hastalıklarda kullanılıyor?

-Geçenlerde bir yazı okudum. Yüksek tansiyona neden olan karaciğer eksenli bir sistem var. Hipertansiyon tedavisinde, kan basıncı yüksekliği tedavisinde 6 ayda bir enjeksiyon yaparak bir çözüm üretiliyor. Böylelikle hastalar her gün ilaç alma zorunluluğundan kurtuluyor. 6 ayda; ki bu çok iyi bir süre. Çünkü insanlar unutabiliyor, işte demansı vs. olabiliyor. Veya başka problemleri oluyor veya seyahate gidiyor unutuyor. Geçen Kanada’da benim bir arkadaşımın başına geldi. Tansiyon ilaçlarını yanına almayı unutmuş orada tansiyon krizine az daha giriyordu.

Aşı ile ilgili ikinci olarak şunu da vurgulamak istiyorum. Bu aşı araştırmaları sırasında Türkiye'nin biyoteknolojideki gücü de ortaya çıktı. Çünkü en az 8-10 tane çok ciddi aşı üretildi. Hatta bunlardan 5-6 tanesi çok yenilikçi. Bu arkadaşlar çok iyi çalıştılar. Fakat devletimiz sonuçta Turkovac üzerinde durarak ona yatırım yaptı. Özetle ben ayrıntısıyla biliyorum bilimsel çalışma olarak çok tatminkar çalışmalar ortaya kondu.

DENİZİ GEÇİP ÇAYDA BOĞULUYORUZ

Onun için bizim biyoteknoloji alanında en büyük gücümüz yeterli akademik kadrolarımızın olması ve bunların kendilerini göstereceği ortamları hazırlamak ise devletin ve diğer paydaşların görevleri... İnsan güçü yetiştirmek her zaman en zorudur. Tesis yapmak, destek para desteği vermek vs bunlar o kadar zor işler değil. Aslında biz işte en zoru başarmışız ama denizi geçip çayda boğulmak misali bir durumla karşı karşıyayız.

Çünkü bunu defalarca ispatladık. Mesela test konusunda da aynı şey oldu. Covid'le beraber bu üretim çok canlandı ve birçok yerli firmamız tamamen yerli ve tetkiklerle birçok testi üretebilir hale geldi. Yani imkan verilirse bilim insanlarımız bunu başarabildiklerini gösterdiler.

-Biyoteknoloji konusunda dünyada ilk sırada hangi ülkeler yer alıyor?

-Tabii Amerika Birleşik Devletleri, Çin, Güney Kore çok önde. Aslında Türkiye, 1980’ler de Güney Kore ile bu alanda her açıdan eşit durumdaydı. Fakat Güney Kore, inşaat! yerine bu alanlara daha çok yatırım yaptı. Gelişmeyi, büyümeyi bilimsel yönde seçti ve şu anda Güney Kore bu alanda çok önemli bir oyuncu durumda. Nitekim Hindistan önemli bir oyuncu. Batı ülkelerinde de kıvılcımlar var. İngiltere önemli bir merkez. Başta belirttiğim gibi Türkiye belli atılımları yaparsa öne geçmesi işten bile değil.

-Hocam biyoteknoloji alanında önemli çalışmalar yapan, ileri seviyede yerli firmalara sahip miyiz?

-Çok firma var. Yurt dışında ürün ihraç edenler var. Biyoteknoloji Sanayicileri Derneği (BİYOSAD) var. Bu derneğin başkanı Dr. Ercan Varlıbaş var. Ercan bey biyoteknolojik yöntemlerle ürettikleri göz içi lensleri bütün dünyaya da ihracat yapıyorlar. Kendisinin başka projeleri de var. Devlet onlara şimdi İstanbul Tuzla'da Biyoteknoloji Vadisi adı altında çok önemli ve büyük bir çalışma alanı tahsis etti. Buradan çok ümitliyiz. Oranın ileride çok güzel sonuçları olacağına inanıyoruz.

0 Yorum Yapılmış

Habere Yorum Yap

E-BÜLTEN KAYIT

Diş Sektöründeki gelişmelerden mail yoluyla haberdar olmak için e-Postanızı kaydedebilirsiniz..

Mailinizi girdikten sonra kaydol tuşuna basınız