Haber 4.04.2023 00:00:00 / Okunma Sayısı: 417

''Medikal teknolojiler, savunmadan daha yüksek katma değere sahip''

TOBB Türkiye Medikal Meclisi Başkanı Levent Mete Özgürbüz:

ÖZEL RÖPORTAJ

İstanbul (Dentalhaber) Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Türkiye Medikal Meclisi Başkanı Levent Mete Özgürbüz, ülkemizde medikal sektörde yerli üretim kültürünün henüz oluşmadığına dikkat çekti. Türkiye’de maske ve eldiven gibi “katma değeri düşük” medikal ürünlerin desteklenmesi gerektiğinin altını da çizen Özgürbüz, “Çünkü stratejik… İstediğiniz kadar biyoteknolojik ürününüz olsun, eldiven olmadıkça maske olmadıkça siz bu halkın sağlığını koruyamazsınız” dedi. Dental Haber’in sorularını yanıtlayan Özgürbüz, medikal ürünlerdeki  “katma değerin” sanıldığının aksine savunma sanayinden bile daha yüksek olduğunu da ifade etti.

-Medikal sektörde AR-GE açısından bakıldığında daha yapacak çok işimiz var gibi gözüküyor?

-Dünyaya baktığınızda medical sektörü yani biyomedikal teknolojileri en yüksek katma değerli sektör olduğunu görürsünüz.

-Savunma sanayindende mi daha yüksek?

-Tabii ki katma değer açısından savunma sanayi ile biyomedikal teknolojiler mukayese bile edilemez. Avrupa patent verilerine bakabilirsiniz. Avrupa Patent Ofisi’nin (EPO)verilerine bakıldığında uzun yıllardır açık ara en çok patent alınan alanın biyomedikal teknolojiler olduğunu görürsünüz. Ne IT ne şu ne bu… Dolayısıyla Türkiye savunmada bir teknoloji ürettiği kanısında ama bence sağlıktaki potansiyel mukayese edilemeyecek kadar yüksek. Bizim hedefimiz savunmayı yakalamak değil savunmaya fark atmak olmalı.

SAVUNMA İNOVASYON SAYILMAYABİLİR

-Savunma sanayinde canlanma yaşanıyor medikal sektör bunu başarabilir mi?

-Savunma sanayinin rahat tarafı dağıtım kanalının çok belli olması. En nihayetinde orada çok derli toplu bir alıcı var. O alıcıyı bir kere ikna ederseniz veya eğer talep alıcı yönünden gelirse altta teknoloji üretmek daha kolay oluyor. Çünkü tanımlanmış işi yapmak mühendislik açısından daha kolay. ASELSAN, HAVELSAN  vesaire pek çok firma mühendislik hizmeti veriyor. Dolayısıyla inovasyona bir pazar fırsatını group, yakalayıp oraya bir yenilik üretmek olarak bakarsak savunmayı inovasyon kavramı ile açıklamak bile pek mümkün değil.

-İnovasyon açısından sağlık ve savunmanın farkı nedir?

-Savunma ileri bir mühendislik hizmeti verir. Sağlıkta tam tersi olmayan bir pazarı yaratma potansiyeli her zaman vardır. Ama tabi bunu yapmak kolay değil. Bizdeki dağıtım kanalları çok derli toplu değil. Bugün bakıldığında Sağlık Bakanlığı büyük alım yapıyor gözüküyor. Ancak bu alım son derece dağınık yapılıyor. Bir kısmı Devlet Malzeme Ofisi kanalıyla bir kısmı üniversite hastaneleri aracılığı ile bir kısmı kamu hastaneleri vasıtasıyla… Kamu hastanelerinin pek çoğu kendi satın almalarını yapıyor. Kısacası sağlık sektöründe toplu alım yapılmıyor.

Kamuda toplu alım yapıldığı zamanlarda ise bu inovasyon lehine kullanılamadı. Hep fiyat öncelikli olarak hareket edildi. Dolayısıyla satın almada neyi önceliklerseniz karşınıza da o tip firmalar gelir. Bakanlığın muhatabı hep en ucuzu sağlayan işte Uzak Doğu firmaları oldu. Aslında Sağlık Bakanlığı inovasyonu öncelikleseydi şu anda savunmanın kat kat daha ilerisindeydik.

MEDİKAL SEKTÖRÜN GELİŞMESİ BİR KÜLTÜR MESELESİ

-Peki savunma sektörünün katma değerinin daha fazla olduğu hep söylenir?

-Mümkün değil. Yani bir F-16’ın maliyeti ne kadar ki? Sağlıktaki katma değer muazzam yüksek. Enformasyon, ilaç, biyoteknoloji yani medikal teknoloji muazzam katma değere sahip. Dolayısıyla Türkiye'de yapılabilecek çok şey var. Ancak bu bir kültür meselesi ve bu kültürün oluşması lazım. Bizim iş savunmada olduğu gibi mühendislik hizmeti ile yürütülemez.

Bilişim teknolojilerinde olduğu gibi bir pazar oluşturulması lazım. Şimdi Steve Jobs, I-Phone çıkarttığında kimsenin I-Phone gibi bir ihtiyacı yoktu. Veya bir ülke otoritesi kendisi için I-Phone üretilmesini talep etmedi.

-Ya da Edison’a kimse ampülü icat eder misin diye sormadı…

-Evet bizim sektörün böyle bir tarafı var. Savunma ve sağlık elbette teknik olarak benziyor. Bu başlıklar bir uygulama alanı. Bunu nereye doğru beslerseniz oraya doğru gidersiniz. Bu saha açma meselesi aslında… Ülkenin savunmaya ayrı, sağlığa ayrı kaynağı yok. Kaynağınızı derli toplu savunmaya aktarırsanız savunma eğer sağlığa aktarırsanız sağlık ilerleyecek.

-TOBB’un bu noktada ne gibi faaliyetleri var?

-TOBB aslında bir avantaj. Yani oraya üye olmadan ticaret yapamıyorsunuz. TOBB bir şekilde üye olunması gerekiyor. Dolayısıyla herkes onun üyesi olduğu için veri toplama anlamında TOBB’un avantajı var. Çok bence iyi yönetilen bir yapı. Alana genel olarak hakim.

Ama bizde veri fakirliği her alanda var. Şimdi ben kimya kökenliyim. Kimyadaki temel kural ne aradığını bilmiyorsan hiçbir tahlilde bulamazsın. Önce ne aradığını biliyor olman lazım. Biz bu alanda bu verileri işlemek için biz yol göstericilik faaliyeti yapabiliyor muyuz sektör olarak? Bence yeterince yapamıyoruz, bunu kabul etmek lazım. Zaman zaman hedefler belirliyoruz. Ancak Türkiye'nin dinamik ortamı çok hızlı değişiyor. Bu nedenle firmalarımızın da bakışı açısı öyle hızlı değişiyor. Bence büyük projeler yapılırsa ancak bu veri anlamlı hale gelir. Yoksa istediğiniz kadar very olsun bir işe yaramaz. Yani elinizdeki verileri işleyip bir hedefe yönlendirmedikten sonra veriniz olsa ne olur olmasa ne olur? Maalesef bunun sıkıntısını yaşıyoruz. İnsanların bu verilerle bir gelişim sağlamaya hevesli olması lazım. Bence bütün sektörlerde ülkenin genel sıkıntısı, bu ilerleme faaliyetinin bu progresin çok da böyle geniş tabana yayılmış bir şekilde olmasını istemiyor oluşu.

- Pandemi ile beraber ülkemiz bir avantaj elde etti. Bu maskedir vs ürünler üretilmeye başladı. Fakat bu ürünlerin öyle katma değeri yüksek olan ürünler olmadığına dikkat çekiliyor. Buna katılıyor musunuz?

-Aslında katma değeri düşük ürünleri üretmekte sıkıntı yaşıyoruz. Katma değeri düşük üretim yapamamak bizim açımızdan büyük sıkıntı. Evet katma değeri yüksek üretim yapamıyoruz. Fakat katma değeri düşük üretimi daha çok yapamıyoruz. Örnek vereyim; eldiven. Pandemide asıl herkes maskeyi düşündü ama pandeminin bir numaralı konusu eldivendi. Dünyada eldivene ulaşım imkansız hale geldi. Milyarlarca dolarlık muazzam ticaret döndü. Pandemi esnasında eldiven fiyatları dünyada 5-6 katına çıktı. Yani 19 dolar olan eldiven kutusu 80-100 dolarlara çıktı.

TALEP NEYSE SEKTÖRDEKİ ARZ DA ONA GÖRE ŞEKİLLENİYOR

-Peki Türkiye bunu üretmeli miydi?

-Üretmeyi çok uğraştılar ama Türkiye bu arz talep dengesini kuramıyor. Üretim maliyetlerini kontrol edilemiyor. Şu anda eldivenin fiyatı 13 dolara düştü. Yani pandemi öncesinin 19 dolarının da altına düşmüş durumda. Şu anda Türkiye'de bunu üretebilmek mümkün değil. Birkaç fabrikamız açıldı ama çok zorlanıyor. Bunu geçmişte maskede de yaşamıştık. Bize ‘Türkiye'de o kadar basit bir şey olan maskeyi niye üretemiyorsunuz?’ diyorlar. Ama biz üretemiyor değiliz. Hükümet satın almada neyi önceliklerse satın almada arz da öyle gelir. Talep neyse arz ona göre gelir.

ESAS KATMA DEĞERİ DÜŞÜK ÜRÜNLER DESTEKLENMELİ

-Devletin bu noktada desteği mi gerekiyor?

-Biz yıllarca maske, eldiven gibi ürünlerin stratejik alanlar olduğunu, her şekilde bunların desteklenmesi gerektirdiğine dikkat çektik. Alımların yerli yapılması gerektiğini, özellikle kamu alımlarının ki bu fabrikaların yaşaması gerektiğini söyledik. Hiç dinlemediler. Bu ülke günü geldiğinde bir maskeye, bir eldivene muhtaç oldu . Aynı tehlike yine var. Yine günü gelince bunları bulmakta zorlanabiliriz.

Esas katma değeri düşük üretimin Türkiye'de ihmal edilmeden desteklenmesi lazım. Çünkü stratejik… İstediğiniz kadar biyoteknolojik ürününüz olsun, eldiven olmadıkça maske olmadıkça siz bu halkın sağlığını koruyamazsınız. Yani bu noktada da bakış açımızı da biraz değiştirmemiz gerekiyor.

 

0 Yorum Yapılmış

Habere Yorum Yap

E-BÜLTEN KAYIT

Diş Sektöründeki gelişmelerden mail yoluyla haberdar olmak için e-Postanızı kaydedebilirsiniz..

Mailinizi girdikten sonra kaydol tuşuna basınız