Kamuda dişhekimleri artsa da toplumun diş sağlığı düzelmiyor
Bursa Dişhekimleri Odası Başkanı Emel Eroğlu DENTALHABER'in sorularını cevaplandırdı
ÖZEL RÖPORTAJ
1. BÖLÜM
Bursa (Dentalhaber)
Emel Eroğlu, Bursa Dişhekimleri Odası'nda yedi dönemdir başkanlık görevini yürütüyor. Kendisi İstanbul Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi, 1990 yılı mezunu. 16 yıl muayene hekimliği yaptıktan sonra kamuya geçmiş.
Bursa Dişhekimleri Odası ise üye sayısı açısından bin 500’e yakın üyesi ile Türkiye’nin beşinci büyük odası konumunda. Eroğlu ve arkadaşları, oda aracılığıyla sadece mesleki politikalar üretmiyor. Nüfusu 3 milyonu aşan kentin sorunlarını da yakından takip ediyorlar.
Başkan Eroğlu ile mesleğin sorunları üzerine; iki bölüm halinde yayınlayacağınız ve zevkle okunacağına inandığımız, uzun bir röportaj yaptık.
Erkan Acar
-Akşehir’de doğup liseyi Akşehir Lisesi’nde tamamlamışsınız. Bugüne gelene kadar mesleki açıdan dönüm noktalarınızı nasıl sıralarsınız?
-Liseyi bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi’ni kazandım. Ve oradan 1990 yılında mezun oldum. Yani 32 yıllık hekimim neredeyse. Bir oğlum var. Önce Kayseri’de sonra Samsun’da çalıştım. 1998 yılında Bursa’ya geldim. 2007’ye kadar 16 yıl muayenehane hekimliği yaptım. 2007’den beri de kamuda çalışıyorum. Neredeyse 17 yıl olacak. 2000 yılından beri Bursa Dişhekimleri Odası’nda görev yapıyorum. 2008’e kadar genel sekreterlik görevinde bulundum. O yıldan sonra da başkan olarak görevimi sürdürüyorum. Başkan olarak yedinci dönemimdeyim. Uzun yıllardır arkadaşlarımla birlikte meslek politikaları üretmek için çaba harcıyorum.
-İlk dişhekimine Akşehir’de mi gittiniz?
-Hayır. Benim babam Trabzonludur. İlk dolgumu Trabzon’da bir dişhekimi yaptı. Aslında çok fazla da sorunum olmadı. Akşehir’de ise ilkokul beşten sonra bulundum. Akşehir Lisesi mezunuyum. Orada dokuz on tane dişhekimi vardı.. Akşehir’de Çapa 1946 mezunu ve Almanya’dan gelen hocalardan ders almış, bir dişhekimi ağabeyimiz vardı. Her yaz onun yanına giderdim. Ondan çok şey öğrendim.
- Cicili bicili özel klinikler varken kamuda çalışmaya karar vermişsiniz…
-Ben sağlık hizmetlerinin kamusal bir hizmet olması gerektiğine inanıyorum. Sağlık hizmetlerinin kamu tarafından sosyal sağlık güvencesi altında verilmesinden yanayım.
MUAYENEHANE HEKİMLİĞİNİN TİCARİ YÖNÜ BENİ HEP RAHATSIZ ETTİ
-Muayenehane hekimliği de yapmışsınız bir süre…
-Bunun sağlığı bir miktar ticarileştirdiğini biliyorum. Ve bu durum beni her zaman rahatsız etmiştir. Yani bir sağlık hizmeti sunumu sırasında hastalarla parasal ilişki kurulmasının işin niteliğini bozabileceği kaygısını her zaman duydum. Muayenehane hekimliği çalışma koşulları ve bağımsız endikasyon konulması açısından keyiflidir ama ticari yönü beni hep rahatsız etmiştir.
-Peki bu kamuda çok mu farklı?
-Ne yazık ki zaman içerisinde performansa dayalı ödeme kamuda da sağlık hizmetinin ticari bir şekil almasına yol açtı. Düşündüğünüz anlamda kamusal sağlık hizmeti ne yazık ki yine katkı payları, ek ücretler, dişhekimliğinde protezler için verilen katkı payları cepten ödemeler nedeniyle büyük ölçüde ticarileşmiştir. Düşündüğünüz zaman gerçekten kamusal sağlık hizmetinden hem özelde hem de kamuda çok uzak bir hizmet sunumu mevcut. Kaçamıyorsunuz kaçamadık yani bundan…
HASTANELER ARTTIKÇA SAĞLIK HİZMETLERİNE ULAŞIM ZORLAŞIYOR
-Şu anki klinik ve muayenehane kavramlarına nasıl bakıyorsunuz?
-Sağlık alanında tümden bir dönüşüm var. Dünya Bankası’nın yürüttüğü sağlık politikaları Türkiye’de etkili oldu. Ve özellikle Turgut Özal döneminde sağlıkta dönüşüm programı ile bir proje hayata geçirilmeye çalışıldı. Sağlık meslek örgütleri olarak bu konuda gerekli uyarıları yaparak mücadele verdik. Süreci geciktirmeye gayret ettik. Fakat bugün de yıllar öncesinde uyardığımız konuların olumsuz sonuçlarını yaşıyoruz.
-Neredeyse yarım yüzyıl önce başlayan sağlıkta dönüşüm programının sonuçlarını bugün nasıl yaşanıyor?
-Sağlıkta şiddetin ortaya çıkışı, hekim sayısının aşırı artışı, fakültelerin aşırı artışı, hizmetin gereksiz kullanımı ve bunların yanında temel sağlık hizmetlerine ulaşılmasındaki zorluklar. Bakıyorsunuz her yerde çok fazla sağlık kuruluşu var ama aynı zamanda sağlık hizmetlerine ulaşılmak da zorlaşıyor. Yeterli ve nitelikli bir sağlık hizmeti alamıyor insanlar.
SADECE MESLEKİ ÇIKARLARI DEĞİL TOPLUMUN SAĞLIK HAKKINI DA SAVUNUYORUZ
-Sizce uyarılarınız niye dikkate alınmadı?
-Meslek örgütlerinin iktidarlar tarafından nasıl algılandığını siz de iyi biliyorsunuz. Genelde sağlık meslek örgütleri üyeler tarafından da çalışma alanlarını daraltan yapılar olarak algılanıyor. Sağlık meslek örgütleri toplumsal muhalefetin önemli bir ayağıdır. Çünkü biz sağlığa bir bütün olarak bakıyoruz. Örgütsel yapımızı sadece mesleğin ve meslektaşların çıkarlarının korunması olarak görmüyoruz. Aynı zamanda halkın ve kamunun sağlık hakkını savunmak için de buradayız. Sağlık hizmetlerinin, fiziki koşullar, beslenme ve çevre koşullarını kapsayan bir kavram olduğunun bilinciyle yaşama bir bütün olarak bakıp tezlerimizi ileri sürüyoruz.
Bursa Dişhekimleri Odası olarak da bu bağlamda çalışmalarımızı meslektaşlarımızın, mesleğimizin çıkarları ile toplumun sağlık hakkı ve çıkarlarını ortaklaştıran bir çerçevede yürütmeye çabalıyoruz. Fakat sağlık politikalarını ne yazık ki uzun süredir sadece iktidarlar belirliyor. Ama sonuçlarını bizler ve toplum yaşıyor.
KAMUDAKİ DİŞHEKİMLERİ ARTSA DA TOPLUMUN DİŞ SAĞLIĞI DÜZELMİYOR
-Kamuda sunulan ağız ve diş sağlığı hizmetleri gün geçtikçe artıyor mu?
-Ülkemizde dişhekimliği hizmetlerinin örgütlenmesi genel sağlık hizmetlerinden biraz farklı olmuştur. Cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllarda salgın hastalıklar gibi büyük sağlık sorunları vardı. Para da kısıtlıydı. Sağlığa ait düzenlemeler de hep genel sağlık hizmetleri üzerinden yürütülüyordu. Dişhekimliğine öncelik olarak sıra gelmedi. Dişhekimliğinde de genel olarak özel de hizmet sunuluyordu. Bunun sonucu olarak dişhekimliği temelde muayenehane hekimliği çerçevesinde şekillendi ve kamuda diş hekimliği hizmeti neredeyse hiç verilmedi.
Oysa ki genel sağlık hizmetlerinde olduğu gibi dişhekimliği hizmetlerinde koruyucu diş hekimliği hizmetleri esas olmalı. Çünkü korumadığınız bir şeyi tedavi etmek zorunda kalınca maliyet de artıyor. Dişhekimliğinde bu hiç olmadı. Bugün de yok. Çünkü bakıyorsunuz kamuda sağlık kuruluşlarının sayısı çok arttı. Neredeyse her ilçede kamunun kurduğu ağız ve diş sağlığı merkezi var. Kamuda çalışan dişhekimi sayısı on yıl içerisinde neredeyse özelde çalışan dişhekimlerinin sayısına yaklaştı. Bu hedefleniyordu ama toplum ağız ve diş sağlığı göstergelerinde ne yazık ki hiç düzelme olmadı. Çünkü kamu hizmeti içerisinde koruyucu diş hekimliği neredeyse hiç yok. Bu yatırımlarda da gerçek anlamda karşılığını bulmuyor.
-Dişhekimliği fakülteleri sayısında da artış yaşandı.
-Evet, 2002 yılında dişhekimliği fakültesi sayısı 17 idi. Şu anda 103. Bunların 86’sı aktif eğitim veriyor. Bu yıl 8 bine yakın dişhekimi mezun oldu. Her yıl da bu rakam artıyor. Ve bu sayı 9-10 bini geçecek. Yani iki üç yıl içinde dişhekimi sayısı 58-60 bine ulaşacak.
NEREDEYSE YENİ AÇILAN MUAYENEHANE YOK GİBİ
-İşçileşme süreci bu olsa gerek…
-Tabii meslekte ciddi bir dönüşüm var. 2000’li yılların başında tüm dişhekimliği hizmetleri neredeyse özelde. Muayenehane hekimliği ise yüzde 95 oranında. Ama şimdi baktığınız zaman kamu ile özel yaklaşmış durumda. Neredeyse yeni açılan muayenehane yok. Zincir şeklinde ya da özel poliklinik şeklinde veya merkez ismi ile örgütleniliyor. Yani eskiden dişhekimleri kendi hesabına çalışan birer bağımsız serbest meslek erbabı iken şimdi başkasının yanında özel de ya da kamuda ücretli çalışan konumuna dönüştü. Ve özlük hakları konusunda hem özel de hem kamuda çok ciddi sorunlar var.
Kapitalizmde emeği değersizleştirmenin temel yollarından biri de sayıyı arttırmaktır. Ve bunu fakülte sayısını arttırarak ne yazık ki gerçekleştirdiler. Şu an mesleğin değersizleşmesi ve emeğin ucuzlamasının temel nedeni de bu. Bu çok bilinçli bir politik karardır.
Türkiye’de dişhekimliği eğitimi alabilmeniz için yüzde 1.5-2’lik dilime girmek durumundasınız. Başarılı ve zeki çocuklar tercih ediyor. Ve eğitimi beş yıl sürüyor, aynı zamanda çok zor ve pahalı bir eğitim. İnsan kaynakları yönetimi, insan gücü planlaması ancak bu kadar kötü olabilir.
SERBEST ÇALIŞMA DÜZENİNDE İNANILMAZ BİR EMEK SÖMÜRÜSÜ VAR
Aslında bu ekonomik olarak çok büyük bir kayıp. Her yıl kamuya alınan dişhekimi sayısı artmakta fakat bu rakamlar her yıl verilen mezun sayısına göre çok az. 500-600 dişhekimi alınıyor. 8 bin mezunun yüzde 10’unu alınsa gerisi serbest piyasa koşullarına bırakılan insan gücü oluyor. Ve şu an gerçekten sabit maaşla çalışan dişhekimi yok. Polikliniklerde merkezlerde hepsi ciro üzerinden yüzde 25-30 oranında pay alarak çalışıyor. Belli bir ciro hedef konuluyor ve ondan belli bir yüzde ile çalıştırılıyor. Ve hiçbiri mutlu değil. Bazı aylar borçlu çıkarılan meslektaşlarımız olduğunu biliyoruz. Serbest çalışma düzeninde inanılmaz bir emek sömürüsü var.
MESLEKİ BAŞARI KAVRAMI DEĞİŞİYOR
-Genel kurulunuzu da yaptınız. Kaç kişi katıldı genel kurula, dişhekimleri bu konuştuğumuz kendi sorunlarına ilgi duyuyor mu?
-Ne yazık ki o ayrı bir sorun. Genel kurula katılım yüzde 30’u geçti. Sadece mesleki açıdan değil toplumsal bir dönüşüm değişim de geçiriyoruz. Meslek örgütlerinin değersizleştirilmesi ile de bağlantılı bu. Toplumsal örgütlenme anlamında insanların algısı da bozuluyor. Türk Dişhekimleri Birliği de aslında genç bir örgüt, 1986 yılında kurulmuş.
Üyeleriniz bu kadar değersizleştirme karşısında tabii ki etkinliğinizi yakından takip ediyor. Bugüne dek o kadar çok yasal düzenleme yapıldı ki yönetmeliklerde adımız artık hiç geçmiyor. Bizi sadece kuruluş yasamızda bulunan disiplinel görevlere hapsetmiş durumdalar. O çerçevede verdiğiniz çabalar siyasi iktidarda karşılığını bulmuyor. Bu da bizi üyelerimizin gözünde güçsüz kılıyor. Bizi duygusal olarak rencide ediyor. Mesleğin piyasa koşullarına bu kadar açılması üyelerin de mesleki başarı kavramını değiştiriyor. Sağlık hizmetine ticari bir eylem olarak bakıyor. Ne kadar para kazanabileceğine bakıyor. Bunun için reklam yapmaya başlıyor. Bilgilendirme adı altında reklamın haddi hesabı yok. Ve meslek örgütünü kendi ticari faaliyetinin önünde engel olarak görüyor. Sizin mesleğin itibarını korumak için yaptığımız çalışmalar da bir grup tarafından onların çalışmasına engel olarak görülüyor.
Fakat meslektaşlarımızın çoğunluğu etiktir. Özellikle Bursa’da etik çalışırlar. Kurallara en uygun çalışan kentlerden biridir Bursa. Üyelerimizin bilinç düzeyi yüksektir. Bizim fazla bir şey yapmamıza gerek kalmadan otonomi ile hareket ediliyor. Yine de son yıllarda yönetim kurulu toplantılarımızın gündem maddelerinin büyük bir bölümünü hasta şikayetleri ve reklamlar oluşturuyor. Zincirler ve poliklinik sayıları arttıkça sorunlar bizim açımızdan fazlalaşmaya başladı.
BİR DİŞ HEKİMİNE DÜŞEN İDEAL KİŞİ SAYISI 1500
-Kaç üyeniz var?
-Bin 500’e yakın üyemiz var. Yani üye sayısı açısından Türkiye’nin beşinci büyük odasıyız. Ve kent şu an bir diş hekimine düşen nüfus açısından doygunluğa ulaşmış durumda. Yani Avrupa’da bir diş hekimine düşen ideal kişi sayısı bin 500 olarak tanımlanıyor. Bursa’da yaklaşık bin 300’e düştü bu sayı. Türkiye’de halkın yarısı yılda bir kere diş hekimine gidiyor.
-Bu rakam diğer illerde değişiyor tabii…
-Bu rakam coğrafyaya göre değişiyor. Örneğin İstanbul’da bir dişhekimine 900 kişinin düştüğü yer var. Doğu’da 10 bin kişiye yükseldiği yerler var. Yani coğrafi dağılım açısından ciddi adaletsizlik söz konusu. Bu durum da hizmete ulaşımı engelliyor.
Yıllık başvuru nüfusun üç dört katı ama bu insanlar sorunlarına çözüm bulamıyor ki…
Hizmetin kullanımının niteliği de önemli. Mesela Avrupa’da insanlar hasta olmadığı için gitmiyor. Bizde hizmete ulaşamadığı ve sağlık sorununun çözülemediği için çok sayıda başvuru var. Acil sayıları korkunç mesela. Diş hekimliğinde de öyle. Bir acile bin 500 kişi başvurur mu bir gecede? Poliklinik hizmetine ulaşamadığı için acile başvuruyor insanlar. Etik anlamda bir yozlaşma ve hizmetin sunumu noktasında bir ticarileşme söz konusu. Bunların hepsi birbiri ile ilintili.
Son yıllarda sağlıkta iktidarın kullandığı dil hekimlere yönelik tepkiyi arttırıyor. Sanki sağlık sistemindeki sorunların tek muhatabı hekimlermiş gibi… Oysa sağlık hizmeti alamayan toplum gibi onlar da mağdur.
PANDEMİDE VERİLEN SÖZLER TUTULMADI
-Pandemi tüm yükü yüklenenlerin arasında diş hekimleri de vardı
-Pandemide ağız ve diş sağlığı hizmeti sunumunda hem kamuda hem de özel de ciddi bir erteleme oldu. Diş hekimleri pandemide filyasyonda görevlendirildiler. Ve ağız ve diş sağlığı merkezlerinde hizmet durdu. Sadece acil hizmetleri sunuldu. Özelde yine Türk Dişhekimleri Birliği'nin hazırladığı Covid-19 ile mücadeleye uygun prosedürler çerçevesinde arkadaşlarımız 2-3 ay kapalı kaldılar ama ondan sonra hizmet sundular. Bursa'da kamuda çok sorun yaşamadık ama insanlar bu sırada bir buçuk yıla yakın kamudan hizmet alamadı. Ağız ve diş sağlığını hizmetine ihtiyaç da çok arttı doğal olarak. Şu anda kamuda çok büyük bir yığılma var. Randevu alamama sorunu genel sağlık hizmetlerinde olduğu gibi diş hekimliğinde de mevcut. Diş hekimleri alanları dışında filyasyonda çalıştığı için hakikaten çok yoruldular. Kapı kapı dolaştılar aktif bir filyasyon hizmeti verip yıprandılar.
Bugün ise pandemi teori de bitirildi. O esnada özlük haklarına ilişkin verilen sözlerin üzerinden aylar yıllar geçti. Hiçbiri tutulmadı. Geçen haftalarda sağlıkta şiddet ile ilgili bir yasal düzenleme yapıldı o kadar.
AYNI ŞEHİRDE FARKLI RAKAMLAR ÖDENİYOR
Onların dışında özlük hakları konusunda başka bir düzenleme yok. Covid-19 meslek hastalığı olarak kabul edilmedi. O kadar sağlık çalışanı kaybedildi.
Öte yandan performans ödemelerinin adaletsiz olduğunu yıllardır söylüyoruz. Sağlık hizmetlerinin sunumunda gerçek bir performans ölçümü olamaz. Sağlık hizmetlerinin sunulduğu kurumla ilgili bir çok kriter ücretinizi belirliyor. Bunlar kabul edilebilir şeyler değil. Her ay ne alacağınızı, yıllar içinde ne alacağınızı bilmiyorsunuz. Aynı şehirde her kurumda çok farklı rakamlar ödeniyor. Bu belirsizlik çok yıpratıcı. İş yükünün bu kadar artmış olmasının yanında bir de bunun karşılığını alamamak tersine iyice değersizleşmek ve bir de şiddet görmek mesleği sürdürülemez hale getiriyor. Diş hekimliğinde de birçok meslektaşımız yurtdışına gitme planları yapıyor.
-Bursa’da var mı?
-Var tabii. Özellikle genç meslektaşlarımız bu konuda bir arayış içerisinde haklı olarak. Çok büyük rakamlar yok ama niyetlenen, araştıran çok var.
-Bursa’da bin 500 küsur diş hekiminin ne kadarı kamuda çalışıyor?
-Kamuda toplam çalışan 300’e yakındır. Üye olmak zorunluluğu olmadığı için kamuda odamıza üye olan sayısı 57.
-Ne kadarı kadın ne kadarı erkek bu rakamın?
-Yarı yarıya. Diş hekimliği eğitiminde erkek ve kadınların oranı yakındır. Son zamanlarda erkekler biraz öne geçmiş iki üç puan. Bir ara kadınlar daha fazlaydı.
YARIN
RÖPORTAJ İKİNCİ BÖLÜM
UZMAN DEĞİL YETKİN DİŞ HEKİMİ İSTİYORUZ
0 Yorum Yapılmış
Habere Yorum Yap
İlgili Haberler
E-BÜLTEN KAYIT
Diş Sektöründeki gelişmelerden mail yoluyla haberdar olmak için e-Postanızı kaydedebilirsiniz..