Elektronik sevdalısı bir diş hekimi
Adana'da yaşayan sıra dışı bir diş hekiminin portresi
DENTALHABER
ÖZEL HABER
Murat Aydın, Adana’da yaşayan bir diş hekimi… Ve kendisi pek alışık olmadığımız diş hekimi portresine sahip. Elektronik amatörü geçmişi, onu diş hekimliği mesleği ile elektroniği birlikte kurgulamaya götürüyor.
Elektroniğe olan sevdası da çocukluk yıllarına dayanıyor. Küçüklüğünde yaz aylarında çalıştığı televizyon tamircisinde öğrendikleri onun hayatını bir daha bırakmamış. Yaşamının her aşamasına elektronik becerisini monte etmeye çalışmış.
İstanbul Üniversitesi Diş hekimliği Fakültesi’nden mezun olduktan sonar Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı’nda doktora yapan Aydın, halen Adana’da bir muayenehanede özellikle ağız kokusu ve nefes kokusu üzerine mesleğini icra etmeye devam ediyor.
HAYATIM BİRŞEYLERİ ONARMAKLA GEÇİYOR
-Nerede ne zaman doğdunuz?
- Aslında niye doğdun diye sormanız lazımdı. (gülüşmeler) Hayatım bir şeyleri onarmakla geçiyor. Duvardaki pirizden insan dişine varıncaya kadar her sahada tamir motifini işliyorum hayatımdaki her sahneye. Bir şeyleri tamir etmek için doğduğumu düşünüyorum. İsraf olmasın çöpe gitmesin diye bozuk bir klavyeyi saatlerce tamir ettikten sonra fiyatının çok ucuz olduğunu öğrendiğim oluyor. Bunu önemsemiyorum. Yeter ki fonksiyonunu kaybetmiş olan eşya yeniden insana faydalı olacak şekile gelebilsin. Bu bana zevk veriyor.
Öğretmen anne babanın Mersin’de doğan ikinci çocuğuyum. Fazla bolluk varlık içinde büyümediğimi anlamışsınızdır. Acındırma edebiyatı yapmak istemiyorum o kadar da yoksul değildik. Öğretmen maaşı kadar paramız vardı. Ama oyuncak alacak kadar paramız olmadı hiç. İlk oyuncak arabamın tekerleklerini inşaat telini bükerek, gövdesini zeytin ağacının dalını yontarak yapmıştım. Uçurtma yapmak için marangozun çöpe attığı çıtaları toplamıştım.
Bu sebeple o uçurtmanın gökte süzülmesi, yıllar sonra para ile satın aldığım uçurtmaların verdiğinden daha fazla zevk vermişti bana. Az arkadaşım vardı. Arkadaş olmam beklenen yaşıtım çocuklar hep top oynuyorlardı. Ben futbolu sevmiyorum. Hala da sevmiyorum.
Askerlik görevimi İzmir 800 Yataklı Kara Hastahanesi’nde yaptım. Şimdi gönderseler askere yeniden gitmekten onur duyarım. Hiç alkol kullanmadım. Eskiden gitar çalardım, sigara içerdim. Artık çoğuna vakit bulamıyorum. Ortanın üstü seviyede bilgisayar, satranç ve ingilizce bilirim. Futboldan anlamam, takım tutmam. Allah’tan başkasına secde etmedim. Siyaseti bilmem. Çok param yok, parayı da sevmem. Mesleki olarak bilhassa ağız kokusu, nefes kokusu ile ilgileniyorum.
LİSEDE İLK RADYOMU YAPTIM
-Elektronik ile uğraşmaya ne zaman başladınız?
OrtaOkula giderken bisikletime yanıp sönen bir lamba yapmıştım. İlk hatırladığım elektronik devrem budur. Kanarya sesli kapı zili ikinci sırada geliyor. İlk pilli radyomuzu babam ben OrtaOkuldayken iken almıştı. Bundan iki yıl sonra kendi radyomu yaptım. Lise yıllarımda dama anten olarak gerdiğim inşaat telini balkondan aşağı indirip, eskiciden satın aldığım diyot ve kulaklığa bağlayıp Çukurova Radyosu’nu pil kullanmadan dinlediğimde 16 yaşlarında falandım. Elektroniğe olan ilgim daha sonraları artarak devam etti.
Yaz aylarında televizyon tamircisinde çalıştım. O tarihlerde elektroniği geliştirdim biraz. Kendi yaptığım verici telsiz devresi ile evde çaldığım Demis Rusos’un plaklarını 10 metre uzakta yani bahçede küçük bir el radyosunda dinlediğimde aldığım zevki tarif etmeye teşebbüs bile etmeyeceğim. Cep telefonundan TikTok seyreden bir nesil beni anlamakta zorlanabilir.
PARAZİT OLUŞTURUP KOMŞULARIN TELEVİZYONLARINI BOZARDIM
10 metre uzağa kadar yayın yapabilen tek transistörlü basit vericinin VHF frekansı üzerinden yayın alan televizyon alıcılarına parazit yaptığını fark ettim. Bunu oyun olarak kullandığımı hatırlıyorum. Verici ile geçici parazit yaratarak komşuların da televizyonlarındaki görüntüyü kısa bir sure için bozabiliyordum. Bozmak derken cihaz tamamen bozmak şeklinde anlaşılmasın. Elimdeki elektronik devrenin pilini bağlayınca çevremdeki televizyonlarda görüntüde çizgiler meydana geliyordu ben pili çekince çizgiler kayboluyordu. Bir yaz gecesi balkonda otururken, karşı evin içerisinde koltukta oturup televizyon seyreden komşu bir amcayı tesadüfen görebiliyordum. Bulunduğum yerden onun televizyonuna farkında olmadan parazit yolladığımı gördüm. Bunu oyun gibi kullandım. Komşu amca televizyonuna ayar yapmak için koltuğundan kalktığında elimdeki cihazın pilini çıkarıyordum ve televizyonu düzeltiyordum, böylece amca televizyona müdahale etmekten vaz geçip koltuğuna geri döndüğünde yeniden pili bağlayıp parazit yolluyordum. Adamcağız yeniden koltuğundan kalkmak zorunda kalıyordu. O zamanlar eğlenmiştim. İçimde çocuksu bir sevinçle karışık gurur duymuştum. İtiraf ediyorum. Şimdiki aklım olsa yapmam. Muzurluk olabilir ama lezzeti damağımdadır. (gülüşmeler)
ARABA HIRSIZLARINA KARŞI CİHAZ ÜRETTİ
Lise yaşlarımda yaptığım bu basit verici cihazı üniversite son sınıfta arabamız hırsızlar tarafından çalınmasın diye tekrar yaptım. Alt kattaki arabanın kapısı açılırsa benim odamın tavandaki lambası yanıyordu. Aslında olay mucize bir buluş gibi görünüyor ama çok çok ve fazla basitti. Komşu amcanın televizyonuna nuzurluk olarak yolladığım sinyali arabadan eve doğru yolladım. Verici tersten çalışıyordu Aldığım sinyali röle ile lambaya veriyordum. Aslında bu icat basit bir muzurluktan doğmuş oldu. Ben fark etmeden, planlamadan. Kendiliğinden oldu. Bu vesile ile beni okuyanlara sesleniyorum: çocuklarınıza “onu bunu yapma, şunu elleme, bozma” demeyiniz. Bırakınız yapsın. Sizin hoşunuza gitmeyen şey o çocuğun gelecekte gelişmesini sağlayan özgün yapısının tetiğini çekiyor olabilir.
DİŞİN İÇİNE ELEKTRİK AKIMI VERDİ
-Elektroniği diş hekimliğinde nasıl kullanmaya başladınız?
-İstanbul Üniversitesi Diş hekimliği fakültesini okurken komşuların televizyonlarını tamir ettim. Onlar bana bazen para verdiler harçlık yaptım, bazen sıcak yemek ikram ettiler. Kızıyla evlendirmek isteyen bile olmuştu. (gülüşmeler) Adana’ya döndüğümde elektroniğe olan ilgim azalmadı. Diş hekimi olduğum için dişin içine elektrik vermeyi hayal edip duruyordum. Acaba dişin içine elektrik akımı versem mikropları öldüremez miydim? Diş apsesini iyileştiremez miydim?
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji Ana Bilim dalına girdiğimde hep aklımda bu proje vardı. Doktoramı yaparken tez konum diş apselerinin gümüş anot ile iyileştirilmesi üzerine oldu. Yani dişe elektrik akımı uygulamayı fiilen başardım. 50 civarında insanın dişine elektrik akımı uyguladım. Bu amaç ile geliştirdiğim cihaz dişin ortasına soktuğum bir saf gümüş tel ile kol saati pilinden ve akım sabitleyiciden ibaret idi. Merak edenler ister web sayfamdan isterlerse YÖK’ün tez arşivinden buna ulaşabilirler. Kolaylaştırayım tez no: 69398.
Ağıza yaptığım devre benim diğer elektronik cihazlarda yapmakta olduğum besleme devrelerinden bile basitti. Beni yormadı kolay geldi bana. Temellerini ortaokulda attığım ve sevdiğim işi yapıyorudm. Daha zorlarını yapmıştım bu çocuk oyuncağı gibiydi.
AĞIZ KOKUSUNU ÖLÇEN CİHAZ ÜRETTİ
- Klinik açtıktan sonra da uslu durmamışsınız…
- Evet, uslu durmadım (gülümseme) Son 10 yılımda ağız kokusu üzerine çalışmaların ülke sınırlarını aştı. Dünya üzerinde koku ölçmek amacı ile kullanılan cihazların fiyatlarının 10 bin doların üzerinde olduğunu gördüm. Neden ağız kokusu ölçen bir cihaz bizim ülkemizde üretilmiyor diye düşündüm. Bu pahalı cihazlardan bir tanesini hastahanelerin birinden buldum ve içini açıp inceledim. Gözlerime inanamadım. Basit bir gaz sensoruna basit bir operasyonel amplifikatör bağladıklarını hayretle gördüm. ‘Ben bunun daha iyisini yaparım’ dedim. Ve yaptım. Derhal aliekspresten bir gaz sensoru satın aldım. Basit bir 741 operasyonel amplifikatör kullanarak, 2022 fiyatı söylüyorum bin lira civarında maliyetle bu cihazı imal ettim. Patentini aldım. Ama patent almak cihazdan daha pahalıydı ve daha çok zamanımı aldı. Bu cihazdan 4-5 tane ürettim. Halitor adını verdim. Bu cihazı satamadım. Kimse satın almak istemedi. Meslektaşlarım CE belgesi bulunmadığı için satın almak istemiyorlardı. CE belgesi almak için ne param yetti ne de bürokrasiyi aşacak yüreğim vardı. Ağız kokusu üreten cihazı üretmekten vaz geçtim.
Şu anda bir tane cihaz kendi kliniğimde kendi kullanımım için bulunuyor. Diğerlerini ya çok ucuza birkaç meslektaşıma sattım veya üniversitelere hediye ettim. Ama onlar aktif olarak kullanmıyorlar sanırım. Halitor ağız kokusu ölçen cihazın elektronik devre şemasını internet web sayfamda yayınlıyorum. Yazdığım ders kitaplarında bu cihazın şemasını yayınlıyorum. İnsanlar üretsin. Çok pahalı cihazları satın almak zorunda kalmasın diye.
AĞIZ KOKUSUNU ENGELLEYEN FORMÜL GELİŞTİRDİ
Hazır yeri gelmişken ülkemizdeki bürokrasiyi sizlere şikayet etmek istiyorum. Ülkemizde bir şey üretmek biraz zordur. Örneğin ağız kokusu engelleyen bir formül geliştirdim patentini aldım ancak gargara üretmek için zorluklar karşıma çıktı. Bu formülü üretmek için müracaat ettiğim bir firma müdürü bana şu cümleyi söyledi: “Murat bey izin verin Bulgaristan veya Çekoslavakya’da merdiven altında üretelim ülkemize ithal edelim. Böylece hem CE belgemiz olur hem ucuza mal ederiz, hem satmak kolay olur, hem vergiden düşeriz, hem de 5-6 yıl sürecek bir sağlık bakanlığı bürokrasisinden korunmuş oluruz”
Benim hiç bilmediğim bir konuydu. Eğer bu firma müdürünün söyledikleri doğruysa vay halimize. Üzerine bir şey ilave etmeye gerek olmayacak kadar açık bir cümledir. Ben bu teklifi kabul etmedim. Üretemeyeceğimizi anlayınca bu formülü bir firmaya ücretsiz hediye ettim. Bu gün piyasada satılan tek gerçek ağız kokusu gargarası benim formülümdür. Ben kendi formülümün gargara olarak satışından para almıyorum.Yurt dışından bile sipariş geliyormuş fakat yurt dışına yollayamıyorlar. Kargo şirketi sıvı taşımadığı için.
Ben üretme konusunda zorluğu ilk defa yaşamadım. Bundan Önce cilt yaralarını bilhassa şeker hastalarının cilt yaralarını iyileştiren bilgisayar kontrollu bir cihaz ürettiğim zaman da aynı zorluğu yaşadım. O cihazı ürettiğimde, klinikte kullanmak için öyle belgeler istediler ki, bu cihazı ürettiğime bile pişman oldum. Üretmek daha kolaydı. Ürünü piyasaya çıkarmak çok daha zor olacaktı. Seri üretim yapamayacağımı anlayınca cihazı sökmedim, bir zıraat mühendisi arkadaşıma hediye ettim. Ceviz ağaçlarına aşı yaptıktan sonra ağaca uygulasın diye. (gülüşmeler) Çünkü insan epitel ghücrelerinde kozmetik iyleşmeyi sağlayan elektrik akımı ceviz ağacının aşı yapılan noktasında da iyileşmeyi sağlıyordu. Bu arada eklemek isterim ceviz zor aşı tutarmış ve pahalı bir ağaçmış. Eğer cevizin aşı performansını artırırsak ülkemiz üretimine katkısı olur diye düşündüm.
Üretimin marketlenmesi konusunda başka ülkelerde durum böyle değilmiş. İsrail’de ağız kokusu üzerine çalışan bir meslektaşımla sohbet ederken her yıl başka bir gargarayı üretip muayenehanesinde hastalarına sattığını/verdiğini duydum. Sağlık bakanlığınız sizi serbest bırakıyor mu? Diye sordum “Evet bir sorun yok. Ben doktorum. Uygun gördüğüm ilacı hazırlayabilirim yasalarımız buna müsait” dedi.
Ukrayna, ülke sınırları içerisinde üretim yapan yabancı iş adamlarından bürokrasiyi kaldırıldı. Pasteur Enstitüsünde, Sovyet Bilim Akademisinde ve Amerika’daki, üniversitelerde devlet “Üretim yapan doktora (ve her insana) bir ihtiyacınız var mı?” diye soruyor. Bırakınız bürokrasi uygulamayı, size nasıl yardımcı oluruz diyor. Destekliyor. Cesaretlendiriyor. Özendiriyor. Para veriyor, eleman veriyor, laboratuar sağlıyor. İnşallah ilerde bizim ülkemiz de böyle olacaktır.
ISIRMA KUVVETİNİ ÖLÇTÜ
- Diş gıcırdatma ile ilgili bir projeniz de var…
- Diş gıcırdatan ve sabaha kadar uykuda dişlerini sıkan insanların ısırma kuvvetini ölçmeyi düşündüm. Bu amaç ile yapılan tedavilerin başarısını ölçmek için diş gıcırdatan hastanın önceki ve sonraki ısırma kuvvetlerini karşılaştırmak gerekiyordu ama piyasadaki çok pahalı ithal cihazlar kas elektriğini ölçüyordu. Isırma kuvvetini yani kas kuvvetini ölçmüyor. Bu bir hataydı. Bu bir tasarım kusuru idi. Doğru cihaz böyle olmamalıydı. Isırma kuvvetini ölçmeliydi. Kasın elektrik potansiyelini değil. Otomobillerin ön kolduğuna oturunca emniyet kemeri bağlamamızı uyarabilmek için ön koltuğun altına yerleştirilen ağırlık sensoru var ya… Bu sensoru kullanarak bir ısırma kuvveti ölçen cihaz geliştirdim. Yukarıda anlattığım üretimi zorlaştıran sebeple seri üretim veya satış yapamadım. Bu cihaza Halitor Bruksimetre ismini verdim. Youtube’a videolarını koydum. Nasıl olsa bunu seri üretip satamayacağımı önceki deneyimlerinden biliyordum bu sebeple hipnoz ile diş gıcırdatma tedavisi yapan arkadaşıma hediye ettim ama kullanmıyor. Kliniğinde duruyordur heralde. Bu cihazın da elektronik devre şemasını internette web sayfamda yayınladım. Önemli olan buydu.
Benden sonra birisi üretmek isterse verdiğim şemayı uygulayarak, Sağlık Bakanlığı’ndan istenen belgeleri temin ederek, üretebilsin diye. Yeterki ülkemizde üretilsin. Paramız yurt dışına kaçmasın.
DİŞİN KÖK BOYUNU ÖLÇEN CİHAZ
-Apeks bulucu girişiminizi de anlatır mısınız?
-Siz sordukça fark ettim ki ne çok projem varmış çöpe giden. Dişin kök boyunu ölçen cihazların (apeks bulucu) çok pahalı olduğunu gördüm. Kendime apeks bulucu yaptım. Yetmedi. Bu cihazın üzerine ek bir elektronik devre ilave ederek dişin canlılığını ölçen vitalometre isimli cihazı da yaptım. İki cihazı birleştirip tek cihaz halinde web sayfama koydum. İsteyenler alıp kullansın üretsinler istedim. Ülkemizde üretim yapmak gelecekte kolaylaşırsa inşallah dövizimiz yurt dışına gitmesin paramız ülkemizde kalsın istedim. Elimdeki cihazı da birine hediye ettim ama kime verdiğimi hatırlamıyorum. Youtube’da videoları var. Web siteme de koymuştum yanılmıyorsam.
ELEKTRONİK STETESKOP YAPTI
- Anneniz için bir de elektronik steteskop yapmışsınız…
- Evet. Ben o cihazı yaptığımda rahmetli annem 93 yaşındaydı. Kulakları ağırlaşmıştı. Kadıncağız steteskopu kulağına takıyor ama sesleri duymuyordu. Buna bir çözüm bulmam gerekiyordu. Elektronik steteskop yaptım. Annem koluna manşeti taktıktan sonra benim verdiğim steteskopun kulaklığını koluna takıyordu. Böylece tansiyon bakarken nabız sesleri hoparlörden odanın içinden duyuluyordu. Manşeti şişirdikten sonra yavaşça havayı açmaya başlayınca odanın içinde kalp sesleri duyulur oldu. Güm-güm-güm...Kadıncağız tansiyonuna bakabilir olmuştu. Sevindim.
Şimdi diyeceksiniz ki neden elektronik tansiyon ölçen cihazlardan kullanmadınız. Elektronik cihazların ölçüm doğruluğu pilin bayatlığına veya tazeliğine bağlı olarak değişebildiği gibi, manşetli cihazlara kıyasla biraz verimsizdir. Manşetli cihazların doğruluğu daha güvenilirdir. Bu sebeple elektronik tansiyon cihazlarına meyil etmedim.
Doğrusunu isterseniz bütün yaşlı bireylere annemin tansiyon aletinden lazım. Yaşlıların kendi tansiyonuna bakabilir olması iyi olur. Aslında bu cihazı ithal edip ülkemizde satıyorlar. Orta seviyede bir elektronik stetoskop 700 dolardan başlıyor 3000 dolara kadar gidiyor. Ben o tarihte 75 liraya ürettim. Patentini almadım. İçimde buna istek bile duymadım. Patentini alıp seri üretim yap diyen dostlarıma durumu açıklamak için gayret bile sarf etmedim. Yoruldum artık.
Çöpe giden emeklerime yorgunum. Sağlık Bakanlığı ilaç ve tıbbi cihaz kurumu tıbbi cihazların üretimi müracaatı dosyası için istediği belgeleri ben yerine getiremem. Uğraşamam. Eğer ben elektronik steteskop yapıp seri üretim ile üretmiş olsam Türk malı olduğu için, CE belgesi ve tıbbi cihaz sertifikası yok diye hiç kimse satın almaz. Elimde kalır. Üretime niyet bile etmedim. Aklımdan bile geçirmedim. Devre şemalarını web sayfama koydum. İsteyen ve yüreği olan birileri alsın yapsın.
Annem vefat ettikten sonra da bu cihazı birisine 100 liraya sattım. 25 lira kar ettim.
- Kime sattınız?
- Kanarya besleyen bir çocuk geldi kliniğime, kanaryaların yumurtadan çıkmak üzere iken yumurtanın kabuğunu delmek üzere iken yavrularının sesini yumurta kabuğu üzerinden dinlemek istiyordu. Yani yavru kanarya yumurtayı delerken içerde sesini duymak istiyordu. Tuhaf bir istek ama beni ilgilendirmezdi. Benim elektronik stetoskopunu yumurtaya yaslayacak doğmamış kanaryanın sesini dinleyecek. Bu çocuğa sattım.
-Sonra bu cihazın da elektronik devre ve şemasını internete koydunuz…
- Bildiniz (gülüşmeler). Evet sonra bu cihazın da elektronik devre şemasını internete web siteme koydum. Diş hekimliği fakültesi öğrencilerine yazdığım biyofizik ders kitabıma da koydum. Bu cihaz ile ilgili olarak her yıl 2-3 kişi bana dönüş yapar. Bir kaç lise öğrencisi ve iki üniversite öğrencisi bu stetoskopu projelerinde kullanmak istediler. Üretmeye kalktılar basit elektronik bilgileri bile bulunmadığı için üretemediler.
-Satın almak için mi sizi arıyorlar?
-Hayır malzemeleri nerden bulabileceklerini sorarlar. Hangi parçanın pozitif negatif ucunu nasıl bağlayacağı gibi fevkalade basit ve cahil sorular sorarlar. Yani insanlar bunun faydalı bir şeyler olduğunun farkına varıyorlar. Fakat onları yönetecek önderleri yok. Bu cihaz 2 defa öğrenciler tarafından yapıldı veya yaptırıldı. TÜBİTAK projesine benzer yarışmalara girdi derece aldı. Öğrenciler sevindiler. Benim ismimi bile projede anmadılar. Neden projenizde benim ismime yer vermediniz diye sordum. Verdiği cevap kalabalığından anladım ki muhtemelen ismimi yazmayı unutmuş veya gerekli olduğunu düşünmemiş olabilirler. Canları sağ olsun.
Bazıları parasını size ödesek bize bu devreyi yapar mısınız diye teklif ettiler. Hayır dedim.
- Her geliştirdiğiniz elektronik devreyi web sitenize mi koyuyorsunuz
- Evet. (gülüşmeler) Birileri benden sonra benim zorlandığım yerde patinaj yapmasın, kolay ve aydınlık bir yolda ilerlesin, enerjisini kaybetmesin istiyorum. Ölüm nedir biliyor musunuz? Birisini anmamaya ve unutmaya başladığımızda o kişi ölmeye başlar. İşte ölüm budur. Ölümsüz olmak için geride birilerinin işine yarayacak bir şeyler bırakmaya çalışıyorum. Ölümdem kaçıyorum açıkçası. Eğer geride eser bırakıp sizden sonra hiç tanımadığınız bir arkeoloğun kazmasına takıldıysanız işte siz ölümsüzsünüz demektir. Bu sebeple her geliştirdiğim cihazı insanlara duyuruyorum. Veb sayfama veya diş hekimliği öğrencilerine yazdığım biyofizik kitabıma koyuyorum. Bunun için hiç kimseden para istemedim. Ama benim web sitemi şikayet ettiler.
- Neden?
- Diş beyazlatma jelinin 5-6 gramına 100 dolardan fazla para ödüyoruz. Ben bu ilacı 10-20 liraya mal edecek şekilde bir formül hazırlayıp web sitemde yayınladığım için beni şikayet ettiler. Ben olsam şikayeti geri çevirirdim değerlendirmezdim. Ama mesleki örgütlerimiz hakkımda soruşturma bile açtı. Ceza falan almadım ama ürettiğim için çok pişman oldum. Nefret ettim. Üretmek yerine keşke kalemim kırılsaydı bu formülü geliştirmeseydim dedim. Üreteni cezalandırmak işte budur. Beni üzeceklerine yolları açıp üretim aşamasını sağlayacak şekilde davranmaları gerekirdi. Neyse konumuza geri dönelim. Elektronik.
BİYOFİZİK KİTABI DİŞ HEKİMLİĞİ FAKÜLTELERİNDE OKUTULUYOR
- Bu kadar yoğunlukta bir de Biyofizik kitabı yazmışsınız.
- 11 tane kitabım var. Biyofizik bunlardan sadece 1 tanesidir. Arkamdan ittiler. Aslına ben biyofizikçi değilim ama birilerinin bunu kaleme alması gerekiyordu. Diş hekimliğinde laser kullanımı başı boş bırakılmıştır. Okulda bize laser’in “L” sini öğretmezler. Fakülte eğitimimiz boyunca laser cihazını 5 metre uzaktan bile görmeyiz. Ama laser kullanmaya yetkimiz vardır. Eee? Nolacak şimdi? Bir gariplik yok mu bu işte?
Apeks bulucu, vitalometre, iyontoforez, ve buna benzer çok sayıda elektronik cihazı uzaktan bile görmeyiz, parmağımızı dokunmadan mezun oluruz. Ama biz bu cihazları klinikte her gün kullanıyoruz. Bir tuhaflık yok mu bu işte? Diş hekimleri bu cihazları nerden öğreniyor? Ben cevap vereyim: satıcılardan ve youtube videolarından öğreniyor.
Hangi laseri satın alacağımız ve nasıl kullanacağımız satıcıların iki dudağının arasındadır. Satıcı bunu al derse onu alırız, şunu al derse onu alırız. Fiyatları ise yine satıcı belirler. Hangi laserin ağızda hangi lezyonlarda kullanıldığına karar veren de bir satıcıdır.
Yani biz diş hekimleri bu konuda donanımlı sayılmayız ve bizden daha az bildiği belli olan birinden yani ortaokul mezunu bile olsa biz satıcıdan eğitim alıyoruz. Yıllarca ben bunun acısını çektim. Sonunda rahmetli babamın sözünü kendime rehber alarak uyandım kendime geldim.
-Ne derdi rahmetli babanız?
-Babam diyordu ki: “Murat, bir işin yapılması gerektiğini düşünüyorsan onu yapacak olan sensin” Kolları sıvadım laser üzerine dünya tıp literatürünü taradım, fizik kitaplarına gömüldüm. Bir yılı aşkın bir süre laser konusunda uluslarası tıp literatüründe okumadığım önemli eser kalmadı. Sonra bir biyofizik kitabı yazarak başta laser olmak üzere meslektaşlarıma bir çok elektronik cihazı anlattım. Bu gün bu kitabım Elazığ, Sivas, Malatya, ve Antep illerindeki diş hekimliği fakültelerinde ders kitabı olarak okutuldu.
LASER CİHAZI ÜRETTİ
-Peki kitabını yazdıktan sonra laser cihazı yapabildiniz mi?
-Tabii ki laser üzerine bu kadar derinlemesine girdikten sonra laser cihazı üretmezsem eksik kalırdı. Kolları sıvayıp bu gün piyasada satılmakta olan en kaliteli ve maharetli laser cihazlarından daha maharetlisini yaptım. Laser ampulunu aliekspres aracılığı ile yurt dışından getirttim. Fakat laser cihazının geri kalan her şeyini bizzat kendim ellerimle ürettim. Halitor laser ismini verdim. Bu gün kendi kliniğimde kendi ürettiğim laser cihazını kullanıyorum. Seri üretim yapmadım, patent almadım, CE belgesi almadım, fatura kesemem, özel süslü kutuya koyamam. Bu sebeple üretim yapamıyorum.
Fakat laserin videosunu youtube kanalımda ve elektronik devre şemalarını hem yazdığım biyofizik kitabında hem de internet sitemde yayınlıyorum. Bir gün birileri bulur ve üretir inşallah. Tabi üretim yapmak için Sağlık Bakanlığı tarafından istenen belgeleri tamamladıktan sonra.
-Mikromotor üretme çalışmanız…
- Yok mikromotor üretmedim. Mekanikten anlamam. Onun hız kontrolunu yapan elektronik devreyi ürettim. Aslında bu o kadar basit bir devredir ki, bu sohbetimize konu olacak kadar değerli değildir. Ama nedense internette ilgi gördü. Bir gün dolgu yaparken kullandığım mikromotor adı verilen düşük voltajlı motorun hız kontrol devresi bozuldu. Yenisi için öyle yüksek bir fiyat verdiler ki, gücüme gitti. Bu basit cihazı hem tamir ettim hem de beğenmeyip daha iyisini yaptım. Hem şemasını hem videosunu youtube’a koydum. Hem de biyofizik kitabıma koydum. Diş hekimleri yapsın diye. Üzerinde durulacak kadar zafer sayılmaz.
OZON GAZI CİHAZI
-Hocam icatlarınız sorarken yorulmaya başladım. Bir de ozon cihazı projenizi dinleyelim…
- Siz sordukça ben de fark ediyorum ne gereksiz işlerle uğraşmışım (gülüşmeler) Ozon gazı ile yapılan hiç bir tedavilerin yeteri kadar bilim desteği olduğuna inanmıyorum. Ozonun hiçbir şeye doğru dürüst etkisi yoktur. Fitoterapi, biyorezonans, kandida diyeti, alkali diyet, okyanus tuzu, hidroterapi, karaciğer detoksu, gümüş suyu, hacamat, probiyotik, diyafram nefesi, homeopati, sülük, kupa çekmek, deve idrarı içmek. Bunların hepsi aynı derecede bilim yoksunu ve desteği zayıf uygulamalardır ve göz yumulan bir hatadırlar.
Bunların arasında ozon gazı bizim mesleğimizde yer bulmakta ve eğitimini almadığımız için firmalar bizi ticari anlamda kolay ikna etmekte gereksiz cihazlar satmaktadır. Ne tuhaf ki biyofizik eğitimi almadan mezun olduğumuz için biz diş hekimlerine daima gereksiz ozon cihazları satıyorlar.
Meslektaşlarımı uyandırmak onların farkındalıklarını artırmak için ozon üreten ultra viyole C lambasını hem youtube videolarımda hem biyofizik kitabımda tanıttım. Para verip ozon cihazı almayınız çok ucuz olan bu lambayı alıp kendi ozonunuzu kendiniz üretiniz dedim. Videoları youtube’da vardır. Çok önemli bir şey yaptığımı düşünmüyorum.
Piezokristal kemik ilişkisini anlatan video da çekip koydum. Meslektaşlarımı satıcılara fazla inanıyorlar. Bunu engellemek istiyorum. Dişleri şekillendirmekte kullandığımız airotor isimli cihaz basit bir hava türbinidir. Bunu yağlamak için cihaz üretmişler dolarla satıyorlar. Böyle basit ve gereksiz bir cihazı görünce şaşkına döndüm. Buna nasıl olur da döviz öderiz ve yurt dışından satın alırız diye öyle üzüldüm ki derhal nasıl yapılacağını videolarla anlattım. Bunları başarı olarak değerlendirmiyorum. Yeri geldi diye eklemiş oldum.
HASTA TAKİP PROGRAMI YAZDI
-Hasta takip program yazmışsınız…
-Hastaların kayıtlarını bilgisayara işlemek kayıt etmek için kullanılan hasta takip programlarına dünyanın parasını veriyorlar. Buna engel olmak için diş hekimlerine hizmet verebilecek bir hasta takip programını bilgisayarda software olarak yazdım. Sadece birkaç kişi satın aldı. Çünkü maus, renkler, görüntüler, sesler veya görseli yok. Görsele hitap etmesi mesela bir diş çekerseniz ekranda 3 boyutlu bir diş animasyonu görünürse veya buna benzer ikonlar renkli diş resimleri falan olursa daha fazla rağbet görüyor. Ben kendi yazdığım programı kendi kliniğimde çok uzun yıllardan beri büyük bir başarı ile kullanabiliyorum. Her hastaya yaptığım ağız içi işlemleri izleyebiliyorum. Yazdığım ilaçlardan tutunuz hangi dişe hangi tarihte ne işlem yaptığımı da kayıtlayabiliyorum. Bu program ile yapamadığım şey yok. Ama meslektaşlarım görselini pek beğenmiyorlar.
-Bir de bahçe sulama otomasyon program yazmışsınız. Diş hekimliğinden birden ziraata kaymışsınız…
- Yok ziraata kaymadım. (gülüşmeler) Arkamdan ittiler zırai amaçla yazılım hazırladım (gülüşmeler) Fakat doğrudur, bahçe sulama otomasyon programı yazıp basit bir bilgisayarın bahçedeki musluğu açıp kapatarak sulama yapmasını sağladım. Yani mesela sabah saat 06.00 da başlayarak 4 dakika sula, 25 dakika bekle ve saat 12.00’de dur şeklinde programlama yapabiliyordum. İstediğimiz tarihte ve saatte, istediğimiz aralıklarla vana açıp kapatabildim.
Aslında ben bu programı kendi problemim için muayenehanemde bozulan klimayı kontrol etmek için yazmıştım. Klimanın termik ayarları bozulmuştu ve ben onu değiştirmek istemiyordum. Bu programı yazdım ve basit bir röle ile bu devreyi kurdum. Sabah muayenehanemdeki klima çalışmaya başlıyordu akşama kadar 30 dakika çalışıp 10 dakika duruyordu. Daha sonra bir ziraat mühendisi benden bu devreyi isteyince bahçe sulama otomasyonuna dönüştü. Yani arkamdan ittiler (gülüşmeler). Aslında bunu zamanlama gerektiren başka amaçlarla kullanmak mümkün olabilir. Bir süre çalışıp bir süre durması arzu edilen her işte kullanılabilir.
- Daha sonra bu otomasyonun amacını değiştirdim demiştiniz?
- Evet otomasyonda başarılı olunca klinikte kullanamaz mıyım diye düşündüm. Daha sonra bunu muayenehane otomasyonu haline getirdim. Bilgisayar klavyesindeki az kullanılan F12 tuşuna basınca diş koltuğu yukarı kalkıyor, F11 tuşu ile aşağı iniyordu. Veya F10, F9, veya başka tuşlara başka görevler verebiliyor, 8 farklı tuşa 8 farklı görev verip muayene odasında klima aç-kapa, reflektörü aç-kapa veya buna benzer işler yaptırıyordum. Üstelik kart, ilave pahalı cihaz veya ithal malzemeler olmadan 8 röle ve 8-10 transistör veya direnç paralel porta bağlanarak yapabiliyordum. Seri üretim yapamadım. Yapabilseydim bile satamazdım çünkü tıbbi cihaz belgesi lazım. Bürokrasi bürokrasi...
-Durun o kısmı ben söyleyeyim. “Videosunu çekip internete koydunuz belki bir gün birisinin işini görür diye…”
- Evet aynen öyle (gülüşmeler) Web siteme koydum. Sanırım hala orada duruyor. Fakat zannetmeyin ki işim gücüm elektronik devreler yapmaktan ibarettir.
Bir yandan hayat devam ediyordu. Ailem, işlerim, hastalarım, seyahatlarım, konferans ve kongrelerim devam ediyordu. Meslekte gelişmem devam etti. Mesleki kitaplarım yayınlanmaya başladı. Demin bahsettiğim biyofizikten once 2 tane ağız mikrobiyolojisi, 2 tane sınav soru cevap kitabı, 4 tane ağız kokusu kitabım, bunları bilmiyor muydunuz isimli deneyimlerimi aktardığım kitabım ve çok sayıda uluslararası makalelerim yayınlandı. Beni elektronik manyağı olarak görmeyiniz diye söyledim bunları… (gülüşmeler)
-Estağfirullah
-Ben bir dahi değilim. Kıymeti fark edilmemiş gizli bir deha da değilim. Elimden geldiğince üretmeye çalıştım, geçtiğim yolları açık tutarak benden sonrakilere işaretler bıraktım. hepsi bu kadardır. Dedim ya; Tek hedefim gelecekte bir arkeoloğun kazmasına takılmaktır.
İki tane kare dalga jeneratörü ürettim. İkinci ürettiğim öyle geniş bantlıydı ki kendimi aşmıştım. 1 MHz’e kadar tırmanabiliyor ve 3 farklı sinyali üretebiliyordu. Sinüs, kare ve üçgen dalga. Üstelik puls duration ve interpuls sürelerini de bağımsız olarak ayarlayabiliyordum. Evet bunun da devre şemasını web sayfamda ve Youtube’da yayınladım. Birine lazım olur belki bir gün…
Diyeceksiniz ki yahu kare dalga jeneratörü ne alaka ?
-Diş hekimliğinde ne işi var?
-Vitalometreden tutunuz, apeks bulucuya veya iyontoforeze kadar, laser cihazına kadar çok geniş sahada kullanılablir. Aslında bilgisayarı kare dalga jeneratörü olarak kullanmak istemiştim. Ve bunu da yaptım. Program kullanarak klavyeden frekans değiştirip kare dalgayı seri port üzerinden elde etmeye başladım. Hani yukarda geniş cilt yaralarını iyileştiren bir cihazdan bahsetmiştim ya? Hatırladınız mı? İşte o cihazın temel prensibi bilgisayarın seri portundan tepe değeri 12 volt olan kare dalga sinyalini kullanmaya dayanır. Gördünüz mü kare dalga ne çok yerde kullanılırmış.
MİKROPLARIN KİMLİĞİNİ BULAN BİLGİSAYAR PROGRAMI YAZDI
-Başka projeniz oldu mu?
-Mikropların kimliğini bulmaya yardımcı olan bir başka bilgisayar programını da yazıp web sayfama koydum. Eskidiği için artık pek rağbet görmez oldu. Kimse artık dos işletim sistemi kullanmıyor. Bu sebeple yazdığım sayısız program atıl kaldı. Kendi yazdığım sayı oyununu bile oynamak için eski bir bilgisayar kullanıyorum. CD ve DVD programlama üzerine ülkemizde ilk kitabı ben yayınladım. Otoklav üzerine tek kitap bana aittir. Bir yazılımın kopya koruması üzerine ilk yazılım da bana aittir. Birinci dereceden 2 bilinmeyenli denklem çözümü yapan basit bilgisayar programı yazmıştım. Belki okullara versem kullanırlar mı acaba demiştim. Sonra bilgisayarımda ihmal ile çürüdü unutuldu. Başkası tarafından hazırlanmış ingilizce bir Kur’an-ı Kerim buldum. Onu okunabilir bir yazılım içine yerleştirip web siteme koydum. İngilizce Kur’an yurt dışından 2-3 kişinin dikkatini çekmiş.
İTHAL ETMEK KOLAYDIR, ÜRETMEK İSE AĞIR BÜROKRASİ GEREKTİRİYOR
Röntgen çekerken kullandığımız röntgen makinesinin radyasyonu tiroid bezlerini etkiler. Hastanın tiroid bezini koruyacak bir boyunluk yaptım. Ama aynı sebeple seri üretemedim. İthal etmek çok kolay ama üretim yapmak ülkemizde biraz karışık bir bürokrasi gerektiriyor. Cesaret edemedim. Bunu da web siteme koydum. Arkadaşlar yapsın ithal olanlara fazla para vermesin diye.
YENİ PROJE: AĞIZ KOKUSUNU ENGELLEYEN PROTEZ
-En son üzerinde çalıştığınız projeniz nedir?
-Şimdilerde ağız kokusunu engelleyen bir protez yapmayı tasarlıyorum inşallah. Bana sorsanıza geliştirince ne yapacağımı?
-Soruyorum geliştirince ne yapacaksınız ?
-Peki şimdi cevabı siz bana söyleyin bakalım sizce ne yapacağım ?
-Evet biliyorum (gülüşmeler)
0 Yorum Yapılmış
Habere Yorum Yap
İlgili Haberler
E-BÜLTEN KAYIT
Diş Sektöründeki gelişmelerden mail yoluyla haberdar olmak için e-Postanızı kaydedebilirsiniz..