Haber 7.11.2023 00:00:00 / Okunma Sayısı: 359

"Geçmişten Günümüze Bursa'da Diş Hekimliği"

Bursa Günlüğü'nün son sayısında mesleğin kentteki tarihini irdelendi.

Fotoğraf: (Bursa Günlüğü)  1920 Bursa doğumlu diş tabibi Halil Zor'un muayenehanesinin tümü çocukları tarafından Bursa Kent Müzesi’ne bağışlanmış.

Bursa (Dentalhaber) Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından yayınlanan Bursa Günlüğü dergisi 21. sayısında "Geçmişten Günümüze Bursa'da Diş Hekimliği" başlıklı makaleye yer verildi. Bursa Büyükşehir Belediyesi Müzeler Şube Müdürlüğü'nde Uzman Sanat Tarihçisi olarak görev yapan Fikret Alkan tarafından Merhum Başhekim dt. Oktay Kahveci anısına kaleme alınan yazının tamamını sitemizde paylaşıyoruz: 

"GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BURSA’DA DİŞ HEKİMLİĞİ

Uzm. Sanat Tarihçi, Fikret ALKAN, Müzeler Şube Müdürlüğü

Merhum Başhekim Dt. Oktay KAHVECİ Anısına…

İnsanın vücudundaki en hassas parçalardan biri dişleridir. Çoğumuz bu hassasiyet nedeniyle diş hekimine gitmekte tereddüt ederiz. Aslında dişlerimizin tedavi çabaları M.Ö 7 binlere uzanır. Pakistan- Baluchistan’da bulunan Taş-Çağı Kültürleri (İndus Kültürü), çürük diş maddesini çıkarabilmek için çakmak taşı ile birlikte kavisli tahta deliciler kullanmışlar. M.Ö. 5. binde bir Sümer yazısı tasvirinde “diş kurtları” diş çürüklerinin nedeni olarak belirtilmiş. M.Ö. 2750’de Mısır’da apseli bir dişin delindiği ilk diş hekimliği operasyonu yapılmış ve Mısır medeniyetinde dişle ilgilenen ilk uzman hekim ortaya çıkmış.

Bursalıların dişleri ile ilişkisine ait ilk verileri ise günümüzde Arkeopark ve Açık Hava Müzesi olarak hizmet veren Aktopraklık Höyük’te bulunan insan iskeletlerinden elde edilen bulguların antropolojik değerlendirmeleri ile elde ediyoruz. Neolitik (Cilalıtaş) ve Kalkolitik (Bakırtaş) Dönemi insanları burada yerleşik yaşama ait izler veriyorlar. Arkeolojik buluntuların antropolojik değerlendirmelerine göre de bu insanlar 25-45 yaşları arasındaydı ve kadın-erkek sayısı birbirine yakındı. Bu dönem dişlerinde yapılan incelemelere göre buraya yerleşenlerin diş sağlıkları oldukça kötüydü. İleri derecede diş çürükleri, çenelerde son derece ağrılı apse ve fistulalar görülürken, daha sonraki dönemlerde diş sağlığının iyiye gittiği, özellikle de erkeklerde kadınlara oranla çok daha düzeldiği görülür. Tahılın öğütme taşlarında ezilmesi esnasında aralarına karışan ince kum ve taş tanelerinin, besin tüketimi sırasında diş yüzeylerinde bıraktığı derin aşınmalar tespit edilmiştir. Günlük yaşama ilişkin bilgilerden de yola çıkarak, kadınların dişlerini üçüncü bir el gibi kullanarak saz, kamış veya buna benzer ince dalları dişleri ile incelterek sepet ve hasır örgüler yapmış olmalarıdır. Buluntular hasır sepetlerin varlığını kanıtlarken, sürekli tekrarlanan bu işlem yüzünden zamanla dişlerin aşındığı anlaşılmaktadır.   Ön ve yan dişlerdeki bu aşınma oluklarına sadece kadınlarda rastlaması sepet örme işinin o dönemde yalnızca kadınlarca yapıldığını gösterirken, kadın erkek arasındaki işbölümünün varlığına da işaret eder. Yerleşik yaşama geçişle birlikte tahıllı yiyeceklerin üretimi şeker tüketimini arttırmış, diş çürüklerinde artış görülmüştür.

Antik dünyada Batı Ege ve Yunanistan coğrafyasında yetişen ve bugünkü tıbbın ataları olarak kabul edilen Hipokrat, Aristo, Herephilos, Erasistratos, Soranos, Celsus, Galenos ve Archigenes, yazmış oldukları tıpla ilgili eserlerinde diş hekimliği konularına da yer vermişler, diş tedavileri ve ağız hijyeni için çeşitli ilaç ve yöntemler tavsiye etmişlerdir. Bu dönemde zorunlu olmadıkça diş çekimlerinden kaçınıldığı bilinmektedir. Hipokrat dişleri numaralandırmış ve kitaplarında diş çürükleri, diş çekimleri, çenek kırık ve çıkıklarından bahsetmiştir.

Roma tıbbı ise Antik Çağ’ın en gelişmiş tıbbıydı. Roma’da sivil ve askeri resmi hekimlerin yanı sıra özel olarak çalışan hekimler de vardı. M.S. 1. yüzyılda Romalı hekim Archigenes diş ağrısını gidermek için dişi çürük yerinden ilkel bir matkap ile delmeyi ve ağrıya sebebiyet veren canlı sinir dokusunu öldürmek için arsenik içeren karışım kullanmayı önermesi bunu göstermektedir.

6. yüzyılın Bizanslı hekimlerinden Aetius’un diş çürüğünü tedavi etme konusundaki yöntem önerisi dikkate değerdir: Dişin çürük kısmının kasnı otu sakızı ya da balmumuyla doldurulmasını, bu işlemden sonuç alınamazsa çekilmesini önerir. Bizans diş tedavileri konusunda da antropolojik değerlendirmelere kulak verelim.  İznik kazılarından elde edilen bilgiye göre Geç Bizans dönemi İznik toplumunun % 10’unda diş çürüğü, %70’inde diş eti rahatsızlığı görülüyor, bir İznikli ölmeden önce ortalama yedi dişini kaybetmiş oluyordu.

İslam dünyası için tıp uygulamaları ise Avrupa’da kullanılan yöntemlerden oldukça farklıdır. Orta Çağ’da İslam dünyasının pozitif ilimlere hâkim bir sistem yürüttüğü bilinmektedir. Ayrıca İlk Çağ kitaplarının Arapça ’ya tercüme edilerek kullanılması önemli gelişmelere kapı açmıştır. Müslümanların ağız hijyeni konusunda hassas olmaları ve bunu toplumun geniş kesimine yaymaları önemlidir. Misvak kullanılması ve bunun dini öğretilerle tavsiye edilmesi yaygın kullanımı kolaylaştırmıştır. Fars kimyager ve hekim Râzi diş ağrıları için afyon ve alkolü önerirken İranlı tıp âlimi ağrıyan dişin özünün ısıtılmış demirlerle yakılmasını (koterizasyon) tarif eder. İbn-i Sina ve Endülüslü Ebu’l Kasım el-Zehravi Yunan tıp bilgilerine ilaveten ağız hijyeni, diş taşlarının temizliği, sallanan dişlerin ligatürlerle sabitleştirilmesi, diş çekimi gibi konularda resimlerle zenginleştirdikleri kitaplarını yazmışlardır.

Osmanlı Devleti’nin kuruluş dönemi başkenti Bursa’da 1400 tarihinde Yıldırım Bayezid Külliyesi’nin bir parçası olarak kurulan Yıldırım Darüşşifası, dönemin ilk tıp fakültesi kabul edilmektedir. Vakfiyede Darüşşifaya oldukça yüklü bir gelir ayrılmış; tedavi görecek hastaların yiyecek vb ihtiyaçları, çalışanların ücretleri, kurum personeli sayısı ve görevleri ile tamirat ve bakım giderleri ayrıntılarına da yer verilmiştir. Tesiste başlangıçta biri başhekim olmak üzere üç tabip görev alıyordu. 16. yüzyılda ise iki cerrahın varlığı bilinmektedir. Kehhâl adı verilen göz hekimi ise bir tanedir. Bunların dışında iki eczacı ve iki şerbetçi ile dokuz kişi olarak başlayan yardımcı personelin bulunduğunu da söylemek mümkündür. Bursa sicillerinde 18. yüzyıldan sonra bir belgeye rastlanmamış olması binanın bakımsız kaldığını düşündürür. 1925 tarihinde yapının harap bir halde olması da bu düşünceyi doğrular. Darüşşifa yenilenerek 2001 yılında Göz Vakfına tahsis edilmiştir. Ancak darüşşifada bir diş hekimi görevlendirilmediği de görülmektedir. Ancak 19. yüzyıla kadar cerrah kadrolarında bulunanların görevleri arasında diş tedavisi yapmak da vardı. Usta-çırak ilişkisiyle yetişen cerrahlar esnaf teşkilatına dâhildiler. Cerrahların dışında berberler, sünnetçiler, kırık çıkıkçılar da ek işleri olarak diş çekimi yapardı.

15. yüzyılın Kütahyalı ünlü hekim ve şairi Ahmedî Mısır’da aldığı eğitimden sonra Anadolu’ya gelerek Yıldırım Bayezid, Emir Süleyman ve Çelebi Mehmet’e hekimlik yapmıştır. Tarvih-ül Ervah isimli tıp kitabında ağız ve diş sağlığına da dört bölüm ayırmıştır. Sıcak ve soğuktan diş ağrısı olabileceğini belirtir, eğer ağrı sıcaktan ise hacamat ve müshil, soğuktan ise de müshil kullanılmasını önerir. Diş ağrıları için ceviz kabuğu, sirke ve gül suyu ile karıştırılarak gargara önerisi vardır.

17. yüzyılda Osmanlı’da Batı tıbbını tanıma ve tercüme dönemine giren Türk sağlık çalışmaları, 19. yüzyılın ilk çeyreğinde Batıya açılış ve modernleşme dönemi olarak bilinir. 1855 depreminden sonra Darüşşifanın yıkılması sonucu yeni bir hastaneye ihtiyaç duyulmaktadır. Ahmet Vefik Paşa tarafından Tophane Bölgesi’nde 1864’te satın alınan araziye 1868 yılında Guraba (Garipler) Hastanesi inşa edilir. 1888 yılında hastanede müdür, imam, kâtip, tabip, cerrah kadrosu bulunmakta, ancak diş hekimliği kadrosu yer almamaktadır. Sultan Abdülhamit Dönemi’nde askeri ve devlet hastanelerinde, okullarda ve Darülaceze’de gönüllü olarak çalışan dişçiler bulunur, bu kişilere o kurumda dişçibaşı unvanı verilir ve ticari bir imtiyaz kazandırılmış olur.

Bu yüzyılın sonuna doğru diş hekimliği yapmak için özel bir belge alınması gerekiyordu. Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’ye başvuran cerrahlar pratik sınavına girer ve başarılı olanlar belge kazanırdı. Gayrimüslimler sağlık alanındaki mesleklerde Müslümanlara göre daha fazla rağbet gösteriyordu. 

Batı tarzı eğitim kurumlarının oluşturulmasını takiben branşlaşma da ihtiyaç halini almıştı. İstanbul’da Tıp Fakültesinin kurulmasının ardından 22 Kasım 1908’de yapına Üçüncü Muallimler Meclisi’nde (Üçüncü Öğretmenler Toplantısı) Diş Okulunun açılması kabul edildi. Ülkemizde halen 22 Kasım diş hekimliği günü ve takip eden hafta ağız ve diş sağlığı haftası olarak kutlanmaktadır.

19. yüzyılın son çeyreğinde yayımlanmaya başlayan Hüdavendigâr vilayeti salnameleri (İl yıllıkları) kayıtlarına göre 1906 yılında Bursa’da iki gayrimüslim dişçi bulunmaktadır. Bu sayı 1926 yılına gelindiğinde altı diş tabibi olarak değişmiştir.

1928 yılında ise diş tedavilerinin sadece Türkiye Darülfünunu Dişçi Mektebi mezunları tarafından yapılması kararı alındı. 11 Nisan 1928 tarihinde ülkenin tıpla ilgili işlerini kolaylıkla yönetmek amacıyla kurulan Etibba Odaları; hekimler, diş hekimleri, dişçiler ve eczacılardan oluşmaktaydı ve Bursa Üçüncü Mıntıka’da kalıyordu.

Etibba Odası kayıtlarına göre, Cumhuriyetin 10. yılında Bursa merkezde ikisi askeri lise diş hekimi, ikisi askeri lise öğretmeni, biri özel olmak üzere toplam beş diş hekimi; Gemlik, Karacabey, Mudanya ve Mustafakemalpaşa’da birer olmak üzere toplam dört diş hekimi bulunuyordu. Merkezde ayrıca beş dişçi ilçelerde ise İnegöl’de iki, Yenişehir’de bir gayrimüslim dişçi vardı.

1933 yılında ayrıca diş hekimliği eğitim kurumu adını, İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Yüksek Okulu olarak değiştirdi; 1934’te eğitim süresi dört yıl olarak belirlendi. 1964’te ise İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi olarak ayrı bir fakülte olarak eğitime başladı. Bursa Uludağ Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi ise 1995 yılında kurulmuş olup, 2019 yılında eğitim-öğretime başlamıştır.

1950’lerin başında Bursa’da diş hekimi sayısı on kadardı ve bunlar Setbaşı-Heykel aksında bulunan muayenehanelerinde çalışıyorlardı. Bursa’nın o dönemlerdeki büyüklüğünü düşünürsek bu lokasyon şehrin en işlek yeri olmalıydı. Dişçi malzemeleri ise 1970’lere değin İstanbul’dan getirilmek zorundaydı; çünkü Bursa’da ilk diş deposu İsmet Aksoy tarafından açılmıştı. Malzeme sıkıntısının yaşandığı günlerde diş hekimlerinin en zor alıştığı şeylerden biri de eldiven kullanmakmış; eldivensiz çalışmaya alışan hekimler için eldivenle tedavi yapması rahat hareket etme imkânını kısıtlarmış. Bursa’nın kasaba ve köylerinden dişleri için gelenlerin sayısı da oldukça fazlaydı. Gelenler sabahın erken saatlerini tercih eder, akşam olmadan dönmek isterler; ücreti de deftere yazdırırlarmış.

Günümüzde ise ağız ve diş sağlığı hastaneleri Bursa’nın nüfus artış oranıyla doğru orantılı olarak artış göstermiştir. 1972 yılında SSK Bursa Hastanesi’ne bağlı bir semt polikliniği olarak açılan ve 2005 yılından itibaren Duaçınarı Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi adıyla hizmet veren Bursa’nın en eski kamu diş hastanesi; bugün 12 merkez diş ünitesi, Keles, Harmancık, Büyükorhan ve Çekirge diş kliniklerini de bünyesinde toplayarak toplam 45 diş ünitesi ve 30 hekimle hizmet vermektedir. Mimar Sinan Mahallesi’nde 1991 yılında Bursa Diş Hastanesi adıyla hizmete başlayan ve 2020 yılında Bursa Ağız ve Diş Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi ise yıllar içinde yapılan ek binaları, geliştirilen hizmet ağı ile 101 ünitesi bulunmaktadır. Hastanenin ayrıca Kent Meydanı ve Ataevler 75. Yıl Bulvarı’nda ek hizmet binaları yer alır. 8 Mayıs 2015 tarihinde ise şehrin Nilüfer İlçesi’nde hizmete başlayan Nilüfer Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi 50 diş ünitesi, 6 hasta yatağı, bir engelli kliniği, iki ameliyathane ve 55 diş hekimi çalışanıyla hizmete açılmıştır. 2008 yılında İnegöl’de 51 diş ünitesi ve 6 yatak kapasiteli İnegöl Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi ve Yenişehir’de Semt Polikliniği bulunmakta. İl Sağlık Müdürlüğü’nün 2021 yılı verilerine göre özel ağız ve diş sağlığı merkezleri sayısı ise tüm Bursa sınırlarında 169.

Ülkemizde diş tıbbına ve hekimliğine ilgi duyanlar için iki de müze (sağlık ve tıp tarihi müzelerinde diş bölümleri hariç) yer alıyor. Adana Seyhan Belediyesi tarafından 2019 yılında açılan Çukurova Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Kurucu Dekanı Prof. Dr. İlter Uzel'in 1972 yılından beri biriktirdiği eserlerin ve çok sayıda bilimsel kaynağın sergilendiği Tıp ve Diş Hekimliği Müzesi bunlardan ilki. 2022 yılında ise Diş Sağlığı Malzemeleri Sanayici ve İş Adamları Derneği tarafından İstanbul’da açılan Ağız ve Diş Sağlığı Müzesi.

Bursa’da ise bir diş hekiminin muayenehanesi tüm öğeleri ile sergilenmekte. 1920 Bursa doğumlu diş tabibi Halil Zor, 1947 yılında mezun olduğu İstanbul Üniversitesi’nden aldığı diplomayla Bursa’ya gelerek açtığı muayenehane ile Bursa’nın ilk diplomalı diş hekimlerinden olmuştur. 1997 yılında emekli olmuş, 2002 yılında aramızdan ayrılmıştır. Çocukları tarafından Halil Zor’un muayenehanesinin tümü Bursa Kent Müzesi’ne bağışlanmıştır.

Tarihin her döneminde önemli bir yer tutan Bursa, tıp tarihi ve sağlık alanında da kendine has öyküsü bulunan bir yerleşim olmayı sürdürüyor.

Dt. Oktay KAHVECİ Kimdir? : Giresunlu asker bir babanın üç evladından biri olarak 1969 yılında Balıkesir’de doğdu. Üniversiteye kadar eğitimini Gemlik’te tamamladı. 1992 yılında Marmara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nden mezun oldu. 6 yıl Gemlik’te serbest diş hekimliği yaptı. 2012 yılında kamuya geçerek Siirt’te atandı. 2018 yılında Nilüfer Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi’nin kurulmasıyla başhekim olarak atandı ve 2023 yılına kadar bu görevi sürdürdü. Bu yıl Duaçınarı Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi Başhekimi olarak görev yeri değişen Kahveci, 26 Nisan 2023 günü ani kalp krizi nedeniyle 53 yaşında aramızdan ayrıldı. Bir dönem Ak Parti Gemlik İlçe Başkanlığı yapan ve Giresun Dernekleri üyesi olan merhum, çevresinde yardımsever kişiliği ile tanınıyordu.

Kaynakça:

Ağız ve Diş Sağlığı Müzesi, www.dentiss.com.

Alpaslan Roodenberg, S. (2012).  “İskeletlerin Anlattığı: Aktopraklık İnsanları” Bursa’da Zaman, Nisan 2012, S.2 ss.46-50.

Aydıntuğ, Y. S. (2011). 20. Yüzyılda Türk Askeri Diş Hekimliği Tarihi, Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi.

Bursa İl Sağlık Müdürlüğü https://bursaism.saglik.gov.tr/

Bursa Uludağ Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Tarihçesi www.uludag.edu.tr

Can, A. (2017). “Diş Hekimliğinin Bursa’daki Tarihi” Bursa Sağlık Tarihi C.2. Ed: Dr. Ceyhun İrgil, Bursa Büyükşehir Belediyesi Yayınları.

Çetin, O. (2013). “Bursa Yıldırım Bayezid Darüşşifası ve Cerrah Hayreddin” , Sultan Yıldırım Bayezid Han ve Dönemi, Ed: Sadettin Eğri, Osmangazi Belediyesi Yayınları, ss. 336-348.

Çubukçu, B.(2004). “Cumhuriyetin 10. Yılında Bursa İli Merkez ve İlçelerinde Çalışan Doktor, Diş Doktoru, Dişçi ve Eczacılar”, Bursa Araştırmaları- Kent Tarihi ve Kültürü Dergisi S.6

Efeoğlu, A.,  Demirhan Erdemir, A. ve Öncel, Ö. (2000). Geçmişten Günümüze Türk Diş Hekimliği, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayınları.

Erdönmez, A.  (2010). “Bursalı Diş Hekimi Halil Zor.” Şehrengiz Dergisi, 2010/6, ss.22-23.

Gümüşalan, N. (2015). 15. ve 16. Yüzyıllarda Bursa’da Sağlık Hayatı, Bursa Büyükşehir Belediyesi Yayınları.

İlter Uzel Tıp ve Diş Hekimliği Müzesi, www.adana.gov.tr

Kamay, İ. C. (2015). “Diş Çürüğü ve Tarihteki Öyküsü”. Antropoloji , (29) , 17-28.

Kaplanoğlu, R. (2006). Meşrutiyetten Cumhuriyet’e Bursa 1876-1926, Avrasya Vakfı Yayınları.

Öcalan Hasan Basri, Sezai Sevim, Yavaş Doğan (2013). Bursa Vakfiyeleri I, Bursa Büyükşehir Belediyesi Yayınları.

Perk, H. (2014). Belgeler ve Objelerle Diş Hekimliği Tarihi Haluk Perk Sağlık Müzesi Koleksiyonu, Zeytinburnu Belediyesi Yayınları.

Yıldırım, N. (2016). “Berberlerden Diş Hekimliğine” Büyük İstanbul Tarihi Ansiklopedisi,  C.4, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Yayınları, ss.103-109.

0 Yorum Yapılmış

Habere Yorum Yap

E-BÜLTEN KAYIT

Diş Sektöründeki gelişmelerden mail yoluyla haberdar olmak için e-Postanızı kaydedebilirsiniz..

Mailinizi girdikten sonra kaydol tuşuna basınız